AmosOz’un 28 ağustos 2005'teGoethe Ödülü’nü kabulünde acı bir şekilde yorumladığı gibi, sosyal bilimcilere göre, bütün insan saikleri ve eylemleri çoğunlukla kişisel kontrolün ötesinde olan koşullardan kaynaklanır. Toplumsal özgeçmişimiz tarafından kontrol ediliriz. Yaklaşık yüz yıldır, bize sadece ekonomik kişisel çıkar tarafından güdülendiğimiz, etnik kültürümüzün ürününden ibaret olduğumuz, kendi bilinçaltımızın kuklasından başka bir şey olmadığımız söyleniyor.
Oz, buna katılmadığını belirtiyordu: "Şahsen ben, kadın olsun erkek olsun, her insanın, kendi yüreğiyle, iyiyi kötüden ayırabileceğine inanıyorum. Bazen iyiyi tanımlamak güç olabilir, ancak kötünün açık işareti vardır: her çocuk acının ne olduğunu bilir. Bu yüzden bilerek can acıttığımız her defasında, bir başkasına ne yaptığımızı biliriz. kötülük yapıyoruzdur."
MeteorologEdward Lorenz büyük bir şaşkınlık içinde, bir bahar günü Pekin’de kanat çırpan bir kelebeğin Meksika Körfezi'nde güz fırtınalarının yörüngelerini pekala değiştirebildiğini bulmuştur. Ne çıkar ki bundan? Yoksa insan yaşamına rastlantılar mı yön verir? Defetmek, geriye almak, geçersiz kılmak şöyle dursun, öngörülemeyen rastlantılar mı yön verir? Neyi seçtiğimizin bir önemi var mıdır? Kısacası, yaşamımızı şekillendirme konusunda bizler ıstaka mı, ıstakayı tutanlar mı yoksa bilardo topu muyuz? Oyuncu muyuz yoksa oynanan mı? Bugünlerde her insan kendi seçimleri olduğu için değil, deyim yerindeyse, evrensel talih öyle buyurduğu için birer sanatçıdır.
"Yaşam bir sanat yapıtıdır" önermesi, ("tıpkı ressamların resimlerini ya da müzisyenlerin bestelerini yapmaya çalıştıkları gibi, yaşamınızı güzel, ahenkli, duyarlı ve anlamlı yapmaya çalışmak" türü) bir varsayım ya da nasihat değil gerçeğin bir ifadesidir. Eğer yaşam bir insan yaşamı ise -yani irade ve seçme özgürlüğüyle donatılmış bir varlığın yaşamıysa- sanat yapıtı olmaması mümkün değildir. Akışkan modern dünyada, hiçbir değerli etkinlik değerini çok uzun süre koruyamaz.
Ürettiği sanat yapıtının sokaklarda ve kamusal alanlarda ya da birinin özel çalışma odasında takdir edileceği konusunda biraz olsun umut olmadıkça, yaşam sanatının çok fazla anlamı yoktur. Yaşam sanatçılarının (bilinçli ya da bilinçsiz ve beceriyle ya da beceriksizce) nakşetme çalışmalarında kullandığı keskiler, onların karakteridir. Thomas Hardy "insanın kaderi onun karakteridir." derken bu ilkeden bahsediyordu. Talih ve onun gerilla birlikleri olan rastlantılar, yaşam sanatçılarının karşı karşıya olduğu seçim gruplarını belirler. ancak hangi seçimlerin yapılacağını belirleyen karakterdir.
Løgstrup ve Levinas, her iki filozof da başka insanların iyiliği amacıyla yapılan davranışın, eğer tarafsız değilse ahlaki olmadığı görüşünü paylaşır: bir edim, ancak hesaplanmayan, doğal ve kendiliğinden olan ve çoğunlukla üzerinde düşünülmemiş bir insanlık dışavurumu olduğu müddetçe ahlakidir.
Bilelim bilmeyelim, isteyelim istemeyelim, beğenelim beğenmeyelim; hepimiz kendi yaşamlarımızın sanatçılarıyız. Sanatçı olmak, aksi halde biçimsiz ve şekilsiz olacak şeye biçim ve şekil vermek demektir. ihtimalleri manipüle etmek demektir. aksi halde "kaos" olacak şeye bir "düzen" dayatmak demektir: belirli olayları diğerlerinden daha olası hale getirerek, aksi halde kaotik -gelişigüzel, rastgele ve dolayısıyla önceden kestirilemez- olacak bir grup şeyi "organize etmek" demektir.