Her hangi bir kuruma üyesi olmak, her iki tarafında üyelik şartlarına harfiyen uymasını gerektirir, Bu durum Uluslararası ilişkilerde devletlerin birbiri ile yapmış olduğu sözleşmelerde, Devlet ile özel sektör arası sözleşmeler de, Firmaların kurumların birbiri ile yapmış olduğu sözleşmeler de olduğu gibi, Parti ile üye arasın da yapılan sözleşmelerde de böyledir.. Sözleşmeyi yapan her iki tarafta bu akitlere uymak zorundadır, Yapılan sözleşmeye taraflardan herhangi birisi uymuyorsa zaten o yapılan sözleşme bitmiş, gerek kurumlar arasında gerekse kişi ile kurum arasında bir aidiyetduygusu kalmamış olur. Yapılan sözleşme de sözleşe niteliğini kaybeder sözde sözleşme olur.

Bunu biraz daha ileri götürelim, kişiler ve kurumlar arasında söz de bir sözleşmedir. Sosyal ve toplumsal olaylarda illaki bir akit yapılmak zorunluğu yoktur. İnsanlar huzurunda ağzınızdan bir söz çıkmış ise bunu yerine getirmek zorundasınız, yoksa bir anandırıcığınız kalmaz, yani söz vermekte yazılı olmasa da önemli bir olgudur, başka bir şeye benzemez.

ÜYE HUKUKU VE ÜYE HAKKI

Siyasi partiler, dernekler, vakıflar kendilerine, bir program yazarlar bu programı toplumun önüne koyarlar, bu programa uygun hedef ortaya koyarlar, amaçlarını, ne yapmak istediklerini belirtirler, Nihai amaca ulaşmak için hangi yöntemlerini kullanacaklarını, tartışmaya mehal vermeyecek şekilde bu programa yazarlar. Üstelik bunlara bir de süre koyarlar. Şu kadar zaman içersin de şunları, şunları yapacağız gibi…

Üye, bu programları alır inceler ve kendi yaşam felsefesine uygun olanı seçerek, bir üyelik sözleşmesi ile partiye kayıt olur.Üyenin görevleri o sözleşmede yazılmıştır.  Üyelik aidatını öder, partisi için bulunduğu her yerde çalışır, seçimlerde ve seçimsiz dönemde üst organların kendisine verdiği görevleri yerine getirir, diğer partililere karşı kendi üye olduğu partiyi savunur, seçme ve seçilme hakkını kullanır.

Parti yönetimi ise, partinin tüzük ve programına uygun bir şekilde hareket ederek, Partinin temel ilkelerine, kuruluş değerlerine, geçmiş den bu güne kadar alışıla gelmiş gelenek ve göreneklerine uygun bir şekilde hareket eder.

Üyenin hakkını gerek parti için de gerek parti dışında korur.

Üyeler arasında ayırım yapmaz.

Hakkaniyetli ve adaletli olur.

Partinin tüzük, program ve seçim vaadlerine uygun bir şekilde hareket eder.

Parti içi seçimlerde adaletli yarış ortamının sağlanmasını, üyelerin özgürce demokratik bir ortamda seçilmesine öncülük eder.

Her iki taraftan birisi, yukarıdaki saymış olduğum kurallara, ilkelere uymayarak hareket etmeye başlamış ise yapılan kağıt üzerindeki akitin bir önemi yoktur. Üyelik devam etse de aidiyet duygusu kalmamıştır. Sözleşmeler de sözde sözleşme şekline dönüşmüştür. Bu nedenle partilerden ayrılan üyelerin arkasından, ağıza alınmayacak şekilde sözler sarfetmek doğru olmadığı gibi, hiçbir şey olmamış gibi davranmakta iyi bir hal değildir.