Sarıyer’in bitmek bilmeyen trafik sorunu, yoğun insan kalabalığı ve daracık kaldırımlar demektir. Tabii, hava ve gürültü kirliliği de cabası.
Çocukluğumda çok duyardım; işi gücü olmayan genç insanları tanımlamak için "kaldırım mühendisi" denilirdi. Ben de bunun ne demek olduğunu anlamazdım.
Bu amiyane deyimin yerini sonra başka söylemler aldı. Örneğin "Boş gezenin boş kalfası" gibi. Ama bir şeyin iyice farkındayım. Bu "Kaldırım mühendisi" deyiminin yeniden hortlayamayacağı tek yer sanırım Sarıyer…! Neden mi? Çünkü yayaların kaldırımları bu kadar kısıtlı kullanabildiği bir ilçeyiz.
Artık "Kaldırım mühendisi" gitti, "Kaldırım işgalcisi" geldi.
Sarıyer’in çok belirgin bir özelliği var; Topoğrafik yapı sonucu caddeleri ve buna bağlı olarak kaldırımları dardır.
Sarıyer’in bitmek bilmeyen trafik sorunu, yoğun insan kalabalığı ve daracık kaldırımlar demektir. Tabii, hava ve gürültü kirliliği de cabası.
Durum bu iken Sarıyer’de en işlek caddelerinde bile dükkanının vitrinini, kaldırımın bir kısmını işgal edecek şekilde genişletip bu da yetmezmiş gibi sattığı ürünlerinin bir kısmını kaldırımın kalan kısmına yerleştirmek adeta moda oldu.
Yani, Sarıyer’de bir dükkanın iç hacmi kadar önündeki kaldırımın genişliği de önemlidir. Çünkü kaldırım adeta dükkanın kullanım alanına dahildir.
Sarıyer’’de düzen yok, estetik hak getire. Yani ipin ucu kaçmış. Berbat bir görüntü. Peki neden? Kaldırımların işgaline imkan sağlayan bu görüş ve umursamazlık nereden kaynaklanıyor? Veya denetimler cılız mı ?
Bir yetkili çıksın da bu yazdıklarımın gerçek dışı olduğunu ileri sürsün!
Yazık bu canım Sarıyer’e