Siyasette bazı arkadaşlarla anlaşamıyoruz. Bunun nedeni de kültürel derinliklerimizin farklı olması. Atalarımın gelmiş olduğu, Tebriz’den karakteristik olarak biraz pay aldığımız söylenebilir. Tebriz’in karakteristik özelliklerinden bahsetmeden önce Tebriz’in tarihinden biraz bahsetmem gerekiyor.

Tebriz’in ne zaman kurulduğu hakkında kesin bilgi yoktur. Şehirde yapılan arkeolojik kazılara göre Tebriz’in 5 bin yıllık bir geçmişi olduğu tahmin edilmektedir. Çeşitli kaynaklar III. yüzyılda şehrin varlığından söz ederler. Gazaka olarak da bilinen kent Atropatena’nın başkentiydi. Fakat sonra bir depremde yıkıldı ve Arap hâkimiyeti zamanında tekrar imar edildi.

Tebriz’in kuruluşu Ahameniş İmparatorluğu öncesine dayanır. İsmi Tavrez, Tavrej, Taris ve Turi diye de tarih kitaplarında geçen Tebriz, tarihi boyunca yıkımlara uğrayıp yeniden inşa edilmiştir. Tebriz'in eski ismi Tavrez, Tavriz şeklinde olmuştur. Tebriz kelimesi Kıpçak Türkçesine ait bir kelimedir: Tebriz = Tavris = Tavaris. Yani (tav)+(aris) "dağ+arası”.Bu da Tebriz şehrinin üç yandan dağlar ile çevrili olmasıyla ilgilidir.

Eskiden beri önemli bir merkez olan Tebriz’in kuruluşunu hazırlayan etkenlerden biri de kuzey-güney ve doğu-batı doğrultularında önemli yollar üzerinde (İpek ve Baharat yolları üzerinde) bulunmasıdır. Tebriz, doğu ile batı arasında bir ortaçağ kültür merkezi olmuştur. Tebriz, gerek içinde barındırdığı Türk nüfus ve gerekse İran’ı yüzyıllar boyunca yöneten Türkler açısından önemli bir merkezdir.

1174 yılında Tebriz ele geçirilmiş Kızıl Arslan onu İldenizliler’in başkenti yapmıştır. Abaka Han devrinde (1265-1281) Tebriz, İlhanlıların başkenti oldu. Gazan Han'ın saltanatı sırasında başkent olan Tebriz'de 1299’dan sonra geniş bir imar faaliyetine girişildi. 1336’dan sonra Celayirlilerin eline geçen şehir daha sonra Timur tarafından istila edildi. Timurlular zamanı imparatorluğun batı eyaletlerinin idari merkezi olan şehir imar faaliyetleri ile daha da geliştirildi. Timur'un ölümünden sonra şehir onun oğulları arasında el değiştirdi.

1406’da Tebriz, Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un eline geçti. Kara koyunlular zamanında da Tebriz başkent olarak kullanıldı. Timur’un yerine geçen Şahruh, 1436’da Tebriz’i kesin olarak ülkesine kattı. Şehrin yönetimini oğlu Cihanşah’a verdi. Cihanşah devrinde Tebriz’de meşhur Gökmescit ve daha birçok bina yapıldı. 1468’de Tebriz Akkoyunlular hükûmdarı Uzun Hasan tarafından alındı.

I. İsmail Akkoyunlu Elvend Mirza'yı Şarur (Nahçıvan) yakınlarında yendikten sonra 1501 yılının temmuz ayında Tebriz'de kendisini Şah ilan etti ve Safevi Devleti'ni kurdu. Safeviler'in başkenti olan Tebriz, Yavuz Sultan Selim zamanındaki Çaldıran Muharebesinden sonra Osmanlılarla Safeviler arasında birçok kere el değiştirdi. Tebriz ile Anadolu arasındaki bağda bu savaşlar döneminde başladı. Anadolu’nun birçok yerinde bu şehrin insanları zorunlu olarak kalmak zorunda kaldı. 1979 yılında ise Doğu Azerbaycan denilen bölge Tebriz dahil birkaç kentle birlikte İran İslam Cumhuriyetine geçti ve halen bu ülkeye bağlı kentte 1,5 milyona yakın Türk’e ev sahipliği yapmaktadır.

Şimdi bu tarihi bilgilerden sonra bu bölgede yaşayanların karakteristik özelliklerine ve bizim gibi buradan göç edenlerle olan ortak değerlerine gelelim.

Öncelikle Tebrizliler, Türkmen yani Türk’tür. Bölgede suç oranı sadece %0,001 gibi yok kadar azdır. Örf, adet ve ananelerine sıkıca bağlıdırlar. Kızılbaştırlar (Alevi) ve hala yol ve erkanlarına devam etmektedirler. Kızılbaşlıkta Pir Şah İsmail diğer adı ile Şah Hatayi kültürel en büyük değerleridir. Kendi ocakları, semahları, gülbengleri vardır. Ellerine, bellerine, dillerine sahip çıkma desturunu güderler. Ahlakı imanın önünde tutarlar. Kendilerinin olmayana göz dikmez, adaletli paylaşımı ilke edinmiştirler. İsyan, kavga, kargaşa, kaos, terör gibi olayların oluşması mümkün olmayıp cümlede bile geçmez.

Yani sözün kısası sizin cazınız, popülist hareketlerinize rağmen biz değerlerimize sahip çıktık. Çıkmaya devam edecek bu ülkede iyiliği iktidar edene kadar mücadeleye devam edeceğiz….