2014 Yerel Seçimlerindeki özverili çalışmasıyla CHP’nin seçimlere girmesini ve ikinci kez Sarıyer Belediyesi’ni kazanmasına katkıda bulunan Genelkurmay Emekli Başsavcısı Hasan Sami Öztürk; 2017 ilçe başkanlığı kongresinde Yeniköy delegasyonu olarak gösterilmemesiyle başlayan tartışmalara ilişkin gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Levent Pehlivanoğlu’na önemli açıklamalarda bulundu. Öztürk, CHP’deki delegasyon seçiminin tüzüğüne uymadığını belirterek seçimlerin iptal edilmesi için başvuruda bulunduğunu söyledi.

CHP’nin seçim beyannamesini verdiği gün aslı gibidir ifadesiyle seçimlere katılmasını sağlayarak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sarıyer Belediyesi’ni kazanmasında kritik rol alan Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Sami Öztürk, 2017 ilçe başkanlığı kongresinde Yeniköy delegasyonu olarak gösterilmemesiyle başlayan tartışmalara ilişkin Genel Yayın Yönetmenimiz Levent Pehlivanoğlu’na önemli açıklamalarda bulundu. Öztürk, delegasyon seçimlerinin parti tüzüğüne aykırı olduğunu ifade ederek, seçimlerin iptal için başvuruda bulunduğunu dile getirdi.
ÖZTÜRK: GÖREVİMİZİN GEREĞİNİ YERİNE GETİRDİK

2011 yılında Sarıyer İlçe Başkanlığında çeşitli çalışma gruplarında görev almaya başladığını dile getiren Öztürk, 2014 yılında yaşanan süreci anlattı. Öztürk, “Yerel yönetimler çalışma grubunda iki yıllık bir çalışmam oldu. Yerel seçimler yaklaştığında ilçem beni seçim kurulunda görevlendirdi. Oradaki çalışmaları takip etmeye başladım. Seçim aşamasında haftanın 2-3 günü toplantılar cereyan ederken seçime girebilmek için yapılacak son başvuru günü geldiğinde görev başındaydık. Bazı ufak tefek gecikmeler oldu. Saat 13.30’da faks çekilmiş. Daha sonra ilçe seçim kurulu hakimiyle konuşarak, bu faksın seçime girme konusunda geçerli olmadığını öğrendim. Saat 15.00’da toplantı başlamıştı. İl ve ilçe başkanlarıyla görüşmeler sonucunda biz seçim listelerini verme konusunda görevli kişiye ulaştık. Meslekten gelen uygulardaki tecrübemizle, faksları aslı gibidir ibaresiyle onaylattırdık. Listelerin asılları 18.30’da geldi. Başvuru 17:00’da bitiyordu. Biz aslı gibidir ifadesi konusunda il ve ilçe başkanlığını bilgilendirmeseydik ciddi bir problem çıkabilecekti. Hukuk pratiğinden gelen uygulamayla katkı sunduk. İlçemiz bize güvenerek görev verdi. Biz de görevin gereğini yerine getirdik” dedi.
“SEÇİME KATILDIĞIMDA TEK BİR LİSTE GÖRDÜM”

Öztürk, 2017 ilçe başkanlığı kongresinde Yeniköy delegasyonu olarak gösterilmemesiyle başlayan tartışmalara ilişkin açıklamalarda bulunarak şunları kaydetti: “Ben 2012 ve 2015 ilçe seçimlerinde delegelik yaptım. Bizzat katılarak, gelip oy kullanarak delege olmadım. İlkinde seçimi ilçe teşkilatı yapmış. İkinci seçimde ben İstanbul’da değildim. Seçim yapılmış beni listeye yazmışlar. 2017 seçimine kadar fiili olarak gelip oy kullanma durumum olmamıştı.  Bu seçimde ilk kez reel olarak katıldım. Seçime katıldığımda tek bir liste gördüm. Bu listede benim adım yoktu. Bu listeyi kimin hazırladığı konusunda ayrıntılı bir bilgim yok. Ben gittim oyumu kullandım.”
“VEFASIZLIK OLARAK GÖRMÜYORUM AMA…”

Olayı bir vefasızlık olarak değerlendirmediğini belirten Öztürk, “Bunu iki şekilde değerlendirebilirsiniz: Ya örgütün iradesidir ya üyelerin iradesidir. Ama ben bu seçim şekliyle, üyelerin iradesinin sandığa yansıdığını düşünmüyorum. Çünkü başlangıçta benim herhangi bir yere başvurarak mahalle delegesi olma gibi bir talebim olmadı. Ve böyle bir olanak da sağlanmadı. Zaten talep de açılmıyor. Yani ‘Mahallede delege olmak isteyenler ilçeye gelsin, şuraya evraklarını versin veya seçimin yapılacağı gün orada bulunup aday olduklarını ilan etsinler’ diye herhangi bir uygulama yok. Benim de olumsuz ve tüzüğe aykırı bulduğum konu budur. Bana göre seçim şöyle icra edilmeliydi: Bizim üyelerin mahalle delegesi seçimleri için davet edildikleri gün, bir ön toplantıyla seçime katılanların delege olma iradelerini, seçimi yapacak olanlara bildirmeleri; onların da aday olanlara oy kullanma imkanını vermeleridir. Ben tüzüğe göre seçimlerin böyle olması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda dilekçe vererek gerekli başvuruları yaptım. İlçemi bilgilendirdim. Bundan sonraki seçimlerin tüzüğe uygun olarak yapılması yönünde bir talebim oldu. Seçimin nasıl yapılması gerektiği ve son seçimin yenilenmesi konusunda bir başvurum oldu” diye konuştu.
 CHP TÜZÜĞÜNÜN 2’NCİ MADDESİNE AYKIRI

“Aday olmak isteyenlere adaylık fırsatı tanınmalı. Aynı milletvekilliği ve belediye başkanlığı seçimlerinde olduğu gibi…” ifadesini kullanan Öztürk, CHP tüzüğünü hatırlatarak şöyle devam etti: “Parti tüzüğünün 2’nci maddesinde; bütün parti icraatının sosyal demokrasi ilkelerine uygun olması, üyelerin seçme ve seçilme hakkını kullanabilmeleri ve partinin demokratik bir biçimde yönetilmesi gerektiği yazılı. Buna uygun olarak da icraatın yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu tamamen sağlıklı bir seçimin yapılması, sağlıklı sonuçların alınması ve sağlıklı yönetimlerin oluşturularak başarıya gidilmesi içindir. Yoksa benim aday olup olmamak önemli değil.”
ÖZTÜRK: “DELEGE SEÇİMİ NASIL OLMALI” DİYE BİR SORU SORULMADI

Öztürk, bir hukukçu olarak uzmanlık alanıyla ilgili, partiye herhangi bir konuda ve görevde katkı sunmaya devam edeceğini belirterek; “Nitekim Sarıyer’de son referandum çalışmasını 70’e yakın hukukçuyla birlikte organize ettik. İlçe başkanlığının bana vermiş olduğu hukuk komisyonu başkanlığı görevi dolayısıyla 70 hukukçuyu bir araya getirdik. Sağlıklı bir referandum ve sandık güvenliği çalışması yapmak için çalıştık. Böyle çalışmalara bundan sonra da devam edeceğim. Eğer bana ‘Delege seçimi nasıl olmalı’ diye bir soru sorulsaydı ben kendilerine bunu yazılı olarak da sunardım. Tüzüğün ve yönetmelik hükümlerinin ne şekilde olduğu konusunda görüşlerimi bildirirdim” dedi.
“LİYAKATLİ KİŞİLERİN ÖN PLANA ÇIKMASINA KİMSENİN SESİ ÇIKMAZ”

Son yaşananların belki de geçmişte yapılmış birtakım olumsuz uygulamaların sonucu olabileceğine dikkat çeken Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani ben geçmişte şöyle yapılmış tartışmasına girmem. Ben bugün doğan çocukların hukukunu savunurum. Benim anlayışım budur. Her ilçe delegasyonunun oluşması ve ilçe başkanlığı seçimlerinin yapılması sürecine girdiğinizde lehte ve alehte olanlar, mutlaka kendilerini seçimlerde göstermek istiyorlar. Ve burada serbest, demokratik ve kurallara uygun parti içi bir yarıştan umduklarını bulamadıkları için seçim biter bitmez ayrışıyorlar. Burada liyakatli, güvenilir kişilerin, parti emekçilerinin, geçmişte görev alıp partiyi başarıya taşıyanların ön plana çıkmasına kimsenin sesi çıkmaz. Tam tersine parti içi seçimlerde adalet tecelli ettiği zaman, parti bütünüyle mücadelesini diğer partilere karşı yapar. Bunun için kendi içimizde muhalefeti oluşturmadan, denge içerisinde ve fırsatları tanıyarak, objektif, nitelikli, hukuka ve tüzüğe uygun seçimlerle bu yarışı başlatmamız gerekir. Aksi halde örgüt daha delege seçimleri yapılır yapılmaz karpuz gibi ikiye ayrılır. Kimse benim gibi ‘Delege olsam ne olur, olmasam ne olur. Ben gider çalışırım’ demiyor. Biz yargı içerisinden geldik, devlet terbiyesi aldık. Bizim siyasi anlayışımız çok farklı.”
ÖZTÜRK: SİYASİ İNANÇLARIM KİŞİLERLE KAİM DEĞİL

“Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkıyor tartışması bitmez. Burada belki Darwin’e başvurmak lazım” diyen Öztürk, “Şimdi olay şu: İyi bir siyaset kurgusuyla ve sistemiyle yola çıkarsak, ortaya çıkan sorunların ve hastalıkların büyük ölçüde ortadan kalkacağına ve sağlıklı bir siyaset yaparak hedefe ulaşacağımızı düşünüyorum. Bizim rakibimiz kendimiz değiliz. Böyle olmamalı. Ama şimdiki sonuçlar bunu ortaya çıkarıyor. Şimdi dünden beri sosyal medya ve diğer mecralarda arkadaşlarım bana bu olayı sorup tepkimi ölçmeye çalışıyorlar. Ben diyorum ki; benim siyasi inançlarım kişilerle kaim değil. Ben CHP ile beraber olmanın ülke çıkarlarıyla beraber olduğuna inanan bir kişiyim. Çünkü bu parti, ülkenin kurucu değerlerini taşıyor. Bütün şikayetlerimiz, bu değerlerden uzaklaştığımız içindir. Yani biz kendi gücümüzü kırmamalıyız” ifadelerini kullandı.
“BENİM İŞİM SİSTEMDİR; KİŞİLER, MAKAMLAR DEĞİL”

Süreçle ilgili bir kırgınlığı olmadığını dile getiren Öztürk, “Kırgınlık asla olamaz. Benim işim sistemdir; kişiler, makamlar değildir. Ben daha önce hakimken sürüldüm. Çok kötü bir yerde görev yapıyordum. Oradan daha kötü bir yere sürüldüm. Devlete küsmedim, siyasete de küsülmez. Daha sonra, ‘Biz seni tanıyoruz. Senin özelliklerini biliyoruz’ dediler; beni Genelkurmay’a başsavcı yaptılar. Ben küsüp istifa etmedim. Emekli olmadım. Ben her yerde hakimlik yaparım. Sistem beni kendi organizasyonu içinde şurada veya burada görevlendirir. Ben mesela şuan il teşkilatımızda, insan hakları komisyonu içerisinde görevliyim. Bundan sonra ilde de ilçede de alanımda yine görev yapabilirim. Benim asıl işim makam ve mevki değil; siyasete, teknik hukuk bilgisi ve seçim hukuku konusunda destek vermek. Bunun dışında herhangi bir şey yok” dedi.
 “CHP İLE İLGİLİ İSTEĞİM, SİSTEM BOZUKLUĞUNUN DÜZELTİLMESİDİR”

 2006 yılında Türkiye ölçeğinde Devlet Denetçileri Derneği’nin yolsuzluklarla mücadele ödülünü almış emekli bir savcı olduğunu belirten Öztürk, “Benim işim sistemi revize etmek, düzeltmek adaleti tecelli ettirmek. Benim CHP ile ilgili isteğim de partideki sistem bozukluğunun düzeltilmesi ve seçimin yenilenmesiyle ilgilidir. Şimdi eğer sandık çalışması başlamadan, oy atılmadan önce oraya gelen 130 delegeyle bir toplantı yapılsaydı ve aday belirlemesi yapılsaydı o üyelerin huzurunda -ki tüzük de bunu emrediyor- ben aday olurdum. O toplantı yapılmalıydı. İnsanlara aday olabilme şansının tanınması gerekirdi. Orada tek listeyle seçime gidildi. Halbuki seçimi yapan heyet, kişilerin önüne o tek listeden başka bir de mühürlü boş oy pusulasını koymalıydı. Üyelerin o boş oy pusulasına istedikleri kişiyi yazması gerekirdi. Başkaları için oy kullanma fırsatı verilmedi. Başkalarına aday olma şansı verilmedi. Benim düşüncem bu. Ve ben bunu yazılı olarak takdim ettim” diyerek sözlerine son verdi.