Özel Levent Boğaziçi Akademi Kursu 2023-2024 eğitim öğretim yılına başladı. 8 yılda 3 bin öğrencinin eğitim aldığı Özel Butik Kurs’tan bu yıl 200 öğrenci yararlanacak.

Her yıl başarı çıtasını yükselten kurum bu sene Kurum Kurucusu ve aynı zamanda Matematik öğretmeni Ali Oğuz ile yeni bir ilke imza atarak Matematik Olimpiyatları’na hazırlık takımı kuracak.

8 yıldır 4.Levent’te aynı adreste eğitim veren Özel Levent Boğaziçi Akademi Kursu, gerek LGS gerekse YKS üzerine uzman ve işini severek yapan bir ekiple yeni döneme girmenin mutluluğunu yaşıyor. Haftanın her günü açık olan ve bire bir dersler ile öğrencilerin eğitimine katkı sunan kurumda isteğe göre özel ders, her hafta farklı yayınlarla deneme sınavı, 8-10 kişilik sınıflar, haftalık tekrar etütleri, rehberlik ve takip programı var.

Kurum soru çözüm saatleri ve yeni nesil yayınlar ile öğrencilere destek veriyor. Özel Levent Boğaziçi Kursu Kurucusu ve Matematik Öğretmeni Ali Oğuz ile eğitim üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Oğuz, kurumu ziyaretimizde Sarıyer Posta Gazetesi’nin sorularını yanıtladı.

e2115d7b-c6a8-4ae4-b79e-4887f51c6ddf

 Özel Levent Boğaziçi Akademi Kurucusu olarak kurumunuzdan kısaca bahsedebilir misiniz?

Biz kurumumuzda konusuna hakim ve tecrübe sahibi öğretmenlerle yol almaya gayret ediyoruz. Ancak bu sayede çocuklarımızın başarı çıtalarını yukarılara alabiliriz. Tarih Öğretmenimiz Pınar Akbilgiç kurumumuzun ortaklarından ve aynı zamanda İdari Koordinatörümüzdür. Kurumun ortaklarından ve aynı zamanda Spor Bilimleri Fakültesi Sınavları Sorumlusu Edip Cengiz de ekibimizin önemli isimleri arasında yer alıyor. Diğer branş öğretmenlerimiz de bizlerle birlikte bu yıl birlikte olarak çocuklarımıza hizmet vermenin gayreti içinde olacağız.Kısmet olursa 27 Ağustos Pazar günü bursluluk ve kabul sınavımız ile yeni döneme adım atacağız. Umarım yeni dönem gerek bizler, gerek veliler gerekse öğrencilerimiz için hayırlı olur ve başarılı bir dönem yaşarız.

 Özel Levent Boğaziçi Kursu Kurucusu olarak “eğitim” kelimesinin tanımı sizin için nedir?

Öncelikle şunu net ve apaçık belirteyim ki eğitim, ciddi bir iştir ve ihmale gelmez. İnsanı iyiye, güzele, doğruya ulaştırır, yerinde ve kararında haz ve mutluluğa katkı sağlar, kişinin davranışlarında erdem oluşturuyorsa hedefine ulaşmış olur. İyi, güzel ve doğruysa, ona ulaşmaya çalışan her şey iyidir. İyi, yansıyana gösterilen etki ve tepkiye göre değişir. Etkiye karşı gösterilebilecek tepki, insanın iradesiyle verebileceği en doğal olanıdır ve gerçek özgürlüktür. Doğallık içinde takınılan tavır, eğitimin derecesini gösterir. Çok klâsik kabul edilen bir başlığın altını doldurmaya çalışayım… Tahsilli tahsilsiz, bilen-bilmeyen herkesin olumsuzluk veya çarpıklıklarla karşılaştığında, başı dara düştüğünde hiç tereddüt etmeden, bilerek ve isteyerek kullandığı iki kelime, “Eğitim şart!” olarak karşımıza çıkar. Problemlerin oluşması veya karşılaşılan çarpıklıkların sebebi olarak eğitimin tek çıkar yol olduğu vurgulanmak istenir böylece. Bu ve benzeri kelimeleri kullananların dahi bahsi geçen eğitimle ne kadar ilgili olduğu ise merak konusudur.

kurs-ekip

 Peki, toplumda eğitimsizlik olarak karşımıza çıkan durumları siz nasıl yorumluyorsunuz?

Yetkili yetkisiz her kesimden insanın rahatlıkla kullandığı ve genel kabul gören bu iki kelimenin derin anlamının toplumsal yaşamda ne kadar yer bulduğuna bakmak gerek. Bir çöp yere atıldığında, kaldırıma tükürüldüğünde, kırmızı ışıkta durulmadığında veya bekleme sırasının önüne geçmeye çalışıldığında, oturulan bankların çevresi çekirdek kabuğuyla doldurulduğunda, ailece piknik yapıp sözde güzel gün geçirildiği alan çöp yığınına dönüştürüldüğünde, toplu ulaşım araçlarında otururken ayakta duran bir yaşlı ya da hasta birini görmezlikten gelmek için uyuma taklidi yapıldığında, her türlü argo ve küfürlü kelime pervasızca kullanıldığında, kısaca tüm olumsuz davranışların karşısında gayr-i ihtiyârî kullanılan söz, “Eğitimsiz, cahil” benzeri itham cümleleridir. Olumsuz davranışlar, eğitimsizlik veya cahillikle itham edilmektedir. Olumsuzluklara sebep olan kişinin/kişilerin diplomalı mı, diplomasız mı olduğuna bakılmaz. Herkes bilir ki, herhangi bir diplomaya sahip olmakla bahsedilen konularda uygun davranış göstermenin hiçbir ilgisi yoktur. Kişilerin geliştirip yaşattığı bu olgular, onun davranış biçimleridir. Buradan anlıyoruz ki, toplum nezdinde eğitim, olumlandırmakla eşdeğer tutulmaktadır.

 Eğitim sürecinin ilerleyişini biraz açabilir miyiz?

Eğitim, üç “t” ile izah edilen “talim, terbiye ve tahsil” olarak anlam bulur. Biz bunu günümüz Türkçesiyle izah edecek olursak, eğitimin “olumlu, uygun, müspet, pozitif, yararlı, beklenen, beğenilen, yapıcı” gibi kelimeleri karşıladığını görürüz. O hâlde eğitim, olumluluğa katkı sağlamalıdır. Bahsedilen ve benzeri olumluluklarla elde edilmek istenen eğitim süreci için, “Çocuk ve genç yaştaki insanların toplum yaşayışına uyum sağlayabilmek için gerekli bilgi ve becerileri elde etme ve kendilerini geliştirme sürecidir” diyebiliriz. Bu süreç öncelikle ailede başlar. Sonrasında bizim gibi eğitim kurumlarında devam eder. Plânlı-programlı olmasa da çevreyi de bu sürecin içine katmak gerekir. Eğitim sürecinde kişi istekli ve katılımcıdır.

sariyer-akademi-sarıyer-posta

Bu sürece öğretim açısından baktığımızda neler söylersiniz?

Öğretimin, yine üç “T” ile izah edilen “tedris, tedrisat, talim” ile anlam bulduğunu görürüz. Günümüz Türkçesi ile izah edecek olursak öğretim, “belli bir amaca ulaşmak için bilgi edinme, etkinliklerde bulunma süreci”dir. Öğretim sürecinde kişinin ne derece istekli ve katılımcı olduğunu kestiremeyiz. Öğreticinin önceliklerine göre hareket edilir. Toplumsal kullanım açısından bakıldığında eğitim, öğretimden daha öne çıkmaktadır. Beklentiler eğitim kelimesinin anlamına uygun düşerken uygulamalar öğretim sürecini işaret etmektedir. Böyle olunca da ülkenin bütün imkânları öğretim üzerine yönlendirilmektedir. Doğal olarak böyle bir ortamda kişinin arzu, istek, ihtiyaç, beğeni ve ilgileri dikkate alınamaz hale gelmektedir. Dolayısıyla işletilen süreç ve emek karşılığını bulamamaktadır.

 Kısaca eğitim-öğretim süreci nasıl ilerlerse kişinin hayatına nasıl katkı sağlar?

Birini diğerine tercih etme gibi bir düşüncenin peşinde olmamakla birlikte öncelik sırasını belirlemekte yarar var diye düşünüyorum. Eğitime katkısı olmayan öğretimin kişinin yaşamında etkili olamayacağı açıktır. Elde edilen bilgi ve yapılan etkinlikler içselleştirilip davranışa dönüştürülerek gerçek yaşamda kullanılabildiği müddetçe karşılık bulacaktır. Aksi takdirde boşa harcanmış bir süreç olmaktan öteye gitmeyecektir. Öğretim eğitime katkı sağladığı takdirde verilen emeğin karşılığı alınmış olacaktır.

Kişi bilgi birikimleriyle yaşama nasıl katkı sağlayabilir?

Davranışa dönüşmeyen ve hayatın içinde yer almayan bilgi birikiminin eğitime katkısı olmayacak, “öğretim görevi yerine getirilmiş, ancak eğitim noktasına ulaşamamış bir süreç” olarak kalacaktır. İnsana yaşama sevinci veren, daha iyisine ulaşma çabası göstermesine katkı sağlayan etkinlik, eğitimi beslediği müddetçe önem arz eder. “İnsan dünyada niçin vardır?” diye sorulduğunda, en basit şekliyle “Var edildiği için vardır” diye cevaplayabiliriz. Buna ilâveten, “var edilme gayesini bilsin veya bilemesin, yaşantısını sürdürebilmek için belli konularda çaba göstermek durumundadır”. Toplumsal yaşam gereği ve hayatta kalabilmesi için belirli davranışlar edinmesi, insanın çeşitli beceri ve yetenekler ortaya koyabilmesini gerektirmektedir. Hayatını sürdürebilmesi, edindiği beceri ve yetenekleri sayesinde yaşadığı ortama uyum sağlayabilme, kendisini geliştirebilme kabiliyetiyle mümkün olacaktır. Eğitimin gerçekleşmesi, bireyin arzu, istek, ihtiyaç, ilgi ve gayretiyle mümkündür. Gönüllülük gerektirir. İçinde bulunduğu çalışma, bireyin kendi hikâyesini oluşturmalı ve duygularını harekete geçirmelidir. Duygusal değeri olan bilgiler, bellekte daha fazla kalır. Hikâyelendirme öğrenmeyi kolaylaştırır, hafızada daha uzun kalmasını sağlar.

Siz bir eğitimci olarak eğitim-öğretim sisteminde değişmesi gerekenler olduğunu düşünüyor musunuz?

Bugüne kadar uygulana gelen eğitim-öğretim sistemine derin bir neşter atmak gereği kamuoyunun genel beklentisi hâline gelmiş durumdadır. Bundan dolayı eğitim felsefesini değiştirmekle işe başlamak gerekmektedir. İnsan unsurunun öne çıktığı ve insan fıtratına uygun eğitim, öncelikle farkındalığı gerektirir. Kendisi ve çevresinde olup bitenlerin farkındalığına sahip olması, yaptıklarını hissetmesi, sahiplenmesi ve süreci kendileştirmesiyle mümkündür. Bu takdirde bilişsel, duygusal ve ruhsal zekâları aktif hâle gelecektir. Bu sayede oluşacak kişisel bütünlük başarıyı sağladığı gibi hayata da anlam katacaktır. Anlamlı hayat yaşayan birey, kendisini değerli hissedecektir. Değerlilerden oluşacak ortamlar, mutluluğu ve huzuru sağlayacaktır. Başta kısaca ortaya konulan olumsuzluklar ve benzerleri ile karşılaşma derecesi, toplumun eğitilmişliğini ortaya koyar. Adı “Millî Eğitim Bakanlığı” olan kurumun uygulamalarıyla yetişen nesillerin ne derece eğitilmişlik durumunda olduğuna bakılınca, uygulamaların eğitim olmadığı ortaya çıkacaktır. “Kurumun adı Öğretim Bakanlığı olsun” diye yeni bir teklifte bulunacak olsak bile ne derece öğretim yapabildiğimizse ortaya konulan istatistiklerde kendini göstermektedir. Geriye sadece bir veri kalıyor: Bakanlığın en az 18 yıl gibi insan hayatında önemli bir yer tutan sürede diplomalı insan yetiştirmekten öteye gidemediği…

 Toplumun bu yönde farkındalığı sağlamasına neler katkı sağlar?

Anlamlı hayatı yaşayabilmek, farkındalığı gerektirir. Kişisel farkındalıksa bireyin ne durumda olduğu, nelere ve ne tür yeteneklere sahip olduğu, neye ne kadar yeterli olduğu, arzuları ve hedeflerinin bilincinde olmayı gerektirir. Bununla birlikte, yaşadığı ortama ne derece uyum sağlayabildiği, başkalarını oldukları gibi kabul edebilirliği, yaratılanların sebepsiz olmadığı, her varlığın kendi içinde bir değeri olduğu ve hayat dengesinin her birinin varlığı sayesinde oluştuğunun bilincinde olmak gibi toplumsal farkındalığa sahip olmayı da gerektirir. Farklılıkların ayırımında olmakla birlikte var olanların kıymetini bilmek ve uygun iletişimde olmak da toplumsal huzura katkı sağlar. Farkındalık dar çerçevede kalmamalı, deniz dalgaları gibi gün geçtikçe genişleyerek evrenseli kucaklamalıdır. Evrensel bilgiler alınsa bile yerelleştiği oranda faydalı olacaktır. Eğitim, insanı iyiye, güzele, doğruya ulaştırıyor, yerinde ve kararında haz ve mutluluğa katkı sağlıyor, kişinin davranışlarında erdem oluşturuyorsa hedefine ulaşmış olur. İyi, güzel ve doğruysa, ona ulaşmaya çalışan her şey iyidir. İyi, yansıyana gösterilen etki ve tepkiye göre değişir. Etkiye karşı gösterilebilecek tepki, insanın iradesiyle verebileceği en doğal olanıdır ve gerçek özgürlüktür. Doğallık içinde takınılan tavır, eğitimin derecesini gösterir.

Eğitim-öğretimde yaşanan son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanın insana değer verdiği, karşılıklı saygı ve sevgi içinde iletişimde bulunduğu, olgu ve olaylar karşısında empati gösterilebildiği, başkalarının hakkına saygı duyulduğu, aileden başlamak üzere toplumsal gelenek ve göreneklerin bilincinde olunduğu, var olan her şeyin kendi içinde bir değeri olduğu ve yaşanan dünya dengesinin hepsiyle birlikte oluştuğunun farkında olan nesiller, bilinçli eğitimler sayesinde oluşur. Bu düşünceler çerçevesinde geldiğimiz noktada son aylarda yeni Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin Bey’in hayata geçirmeye çalıştığı uygulamaları çok yakından takip ediyoruz. Gerek liselerde sınıf tekrarını hayata geçirecek olması, gerek 12. sınıfa geçen öğrencilerin açık liseye geçiş sürecine etki edecek olması, okullarda uzun zamandır uygulanamayan devamsızlık affını kaldıracak olmaları bile başlı başına bir devrim oluşturacaktır. Bu uygulamaların faydalarını da yakın zamanda hep birlikte yaşayarak göreceğiz. En başta dediğimiz gibi eğitim ciddi bir iştir ve çok önemsenmelidir. İyi eğitim iyi yetişmiş kaliteli eğitimcilerle ancak yapılabilir.

20230822_172405_0000