Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Odabaşı, Reklam Müdürümüz Arzu İşler’e obezite ile ilgili olarak nedenleri, korunmanın yolları ve ameliyatı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

1990 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesinden mezun olan Mehmet Odabaşı, Kayseri Pınarbaşı ve Çanakkale Ezine de mecburi hizmet sonrası 1992 yılında Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4. Genel Cerrahi Kliniğinde Genel Cerrahi ihtisasına başladı. 1997 yılında Genel Cerrahi uzmanı oldu ve çalışmalarına aynı hastanede devam etti. 2009- 2013 yılları arasında başhekim yardımcılığı ve 2013- 2017 yılları arasında ameliyathane koordinatörlüğü ve enfeksiyon kontrol komitesinde görev aldı. 2015 yılında genel cerrahi doçenti oldu.30 yılı aşkın süredir doktorluk mesleğini icra eden Odabaşı, 2017 yılından bu yana Bahçeşehir Üniversitesi Medical Park Göztepe Hastanesi’nde görev yapıyor. Günümüzün hastalığı olan obezite ile ilgili bilinmeyen ve yanlış bilinen gerçekler ile ilgili konuşan tecrübeli doktor, vatandaşı obezite hakkında uyardı.

“Obez hasta sayısı artıyor”

Obezite hastalığında artış olduğunu ifade eden Odabaşı, “Bildiğiniz üzere tüm dünyada ve tabii ki ülkemizde ciddi oranlarda obez hasta sayısında artış görmekteyiz. Sağlık Bakanlığı’nın son araştırmasına göre obezite oranı yüzde 20’lere çıktı. Özellikle çocukluk yaşı obezite oranında ciddi artışlar mevcut. Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği kriterlere göre yandaş hastalığı olmayan ve Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 40 ve üzeri olan hastalar ile yandaş hastalığı olan (şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi) hastalarda VKİ 35 ve üzeri olan hastalarda obezite cerrahisi önerilmektedir. Bu hasta grubunda özellikle VKİ’i 40 ve üzeri olanlarda diyet ile başarılı olma oranı ancak yüzde 3 civarında. Hastalar diyet ve spor yapıp kilo vermelerine rağmen çok kısa süre içerisinde tekrar verdikleri kilonun üzerinde kilo almaktadırlar. Geçen hafta Dubai de yapılan Obezite Kongresinde (IFSO) yandaş hastalığı olan VKİ’si 30’un üzerinde olan hastalarda da bu cerrahinin yapılabileceği tartışılmış ve bu yönde bir eğilim görülmüştür. Ancak henüz yaygın bir şekilde kabul görmemiştir. Ancak bu gruba cerrahi uygulayan azımsanmayacak bir hekim grubu da mevcut” dedi.

Obez hastalara ameliyat uyarısı

Her obez hastaya ameliyat yapılmaması gerektiğinin altını çizen Odabaşı, “Bütün obez hastalara ameliyat yapılmamalı. Hastalar cerrahi olarak ameliyata uygun görülse de, hastaların dahiliye ve kardiyoloji açısından ameliyatına engel durumu olmadığının saptanması gerekir. Ayrıca Endokrinoloji bölümünce de bu hastanın kilo almasında altta yatan bir hastalık olup olmadığı da araştırılmalıdır. Tüm bunlar tamamlandıktan sonra hastanın ayrıntılı bir şekilde psikiyatri tarafından yeme bozukluğu olup olmadığı irdelenmelidir ve nihayetinde anestezi tarafından ameliyata uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Hastalar eğer bu kriterlere uymuyor ise, hasta diyetisyene yönlendirilmekte ve spor yapması teşvik edilmektedir. Bu konuda başarı sağlayamayan hastalarda diğer bir alternatif de mide içerisine balon yerleştirilmesidir. Bazı süperobez dediğimiz VKİ si 60 ve üzeri hastalarda balon takılarak kilo vermesi sağlanıp hasta daha iyi şartlarda ameliyat edilebilmektedir. Mideye botoks uygulaması son zamanlarda popülerize olmuşsa da uzun süreli sonuçları tam bilinmemektedir” diye konuştu.

“Ameliyattan önce kan sulandırıcı iğne yapılıyor”

Obezite cerrahisi kararı alınan hastalara uygulanan işlemler hakkında bilgiler veren Odabaşı, “Biraz önce bahsettiğimiz kontrol muayeneleri tamamlanan hastalarda hastanın midesi endoskopi ile incelenmektedir. Midenin herhangi bir anormal durumu, yemek borusu iltihabı, mide fıtığı, tümör gibi durumlar ekarte edilmelidir. Şayet solunum sıkıntısı var ise göğüs hastalıklarının değerlendirmesini istiyoruz. Rutin biyokimya ve hepatitleri değerlendiriliyor. Eğer hastanın cerrahi için yeterli zamanı var ise 3 hafta protein ağırlıklı beslenmesini öneriyoruz. Ameliyat gününden 1 gün önce gece emboli riskini azaltmak için kan sulandırıcı iğne yapmaktayız” ifadelerini kullandı.

İşte obez hastalara uygulanan ameliyatlar

Obez hastalar için çeşitli ameliyat türlerinin olduğunu söyleyen Odabaşı, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Bugün tüm dünyada en çok uygulanan popüler ameliyat bildiğiniz gibi tüp mide ameliyatıdır. İlk kez 2008 yılında Kanadalı Cerrah Gagner tarafından yapıldı. Aslında Gagner’in amacı superobez hastalarda 2 aşamalı ameliyat yapmaktı. Önce hastalara tüp mide yapıp zayıflattıktan sonra gastrik bypass yapmaktı. Ancak ameliyat ettiği hastalarda o kadar iyi sonuçlar aldı ki bu ameliyatı tüm dünyaya lanse etti ve hızla kabul gördü. Tüp mide ameliyatında mide içerisine bir tüp yerleştirilmekte ve bu tüpün kılavuzluğunda stapler denilen cihazlar ile mide tüp şeklini almakta ve midenin fazlası dışarı alınmaktadır. Burada amaç mide kapasitesini azaltmanın yanında iştah hormonunun miktarını da azaltmaktır. Diğer ameliyat yöntemleri ise değişik başlıklarda anılsa da genel olarak mide bypassı olarak bilinmektedir. Bu ameliyatlar daha çok reflüye bağlı ciddi yemek borusu iltihabı olan, şeker hastalarında veya revizyon cerrahisi (tüp mide veya diğer yöntemlerle yeniden kilo alan hasta grubu) yapılacak hastalarda tercih edilmektedir.”

“Belli yaşın üstünde olan hastalarda komplikasyon artıyor”

Ameliyat olacak hastalar için yaş sınırının olmadığını, ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün belirli yaş grupları için önerilerde bulunduğunu belirten Odabaşı, “Gençlerde obezite cerrahisi ile ilgili Dünya Sağlık Örgütü ciddi obez (VKİ 40 ve üzeri) kemik yaşını tamamlamış (kızlarda 13 yaş ve erkeklerde 15 yaş) ve ciddi komorbiditesi olan hastalarda cerrahiyi önermektedir. Üst yaş grubunda ise tartışma daha fazladır ve yapılan çalışmalar 45 yaş altı hastaların çok daha kolay kilo verdiğini göstermiştir. Hastanın kondisyonu gözönüne alındığında yaş sınırı 75 yaşa kadar çıkabilmekte ise de biz 65 yaşı sınır kabul etmekteyiz ve yapılan çalışmalarda 65 yaş üstü hastalarda komplikasyon oranı artmaktadır” dedi.

Obezite cerrahisinde ki riskleri anlattı

Obez hastalarının en çok merak ettiği konuların başında cerrahi müdahalelerde yaşanabilecek olumsuzluklar ve riskler geliyor. Konuya açıklık getiren Odabaşı şunları söyledi:“Obezite cerrahisi sonrası genel her ameliyatta görülebilecek komplikasyonlar dışında bu cerrahiye özgü bir takım farklı durumlarla karşılaşılmaktadır. En çok karşılaşılan durumlar mide kaçağı, kanama, ince barsak kaçağı ve akciğer embolisi (pıhtı atması) ve bu komplikasyonlar sonucu gelişebilecek ölümdür. Bu komplikasyonların oranı son zamanlarda ciddi anlamda azalmıştır. Ancak maalesef sosyal medya ve ulusal medya bu cerrahi sonrası ölümleri sürekli ön plana çıkarmaktadır. Adeta linç kampanyası yürütülmektedir. Oysa ölüm oranları binde 1’in altındadır. Oysa safra kesesi ameliyatları sonrası ölüm oranı binde 3, rahim ameliyatları sonrası binde 2, kalça protezi sonrası ise binde 12, kalp bypass ameliyatı sonrası ise binde 59’dur. Ancak obezitenin bir hastalık olduğu maalesef halen ülkemizde kabul görmemekte adeta estetik cerrahi olarak algılanmaktadır. Oysa obezite kadınlarda 9 yıl, erkeklerde ise 12 yıl ömrün kısalmasına neden olmaktadır. 2013 yılında ABD obeziteyi resmi olarak hastalık kategorisine almıştır. Bu hastalar yakın takibe alınmalıdır. Biz hastalarımızı 1., 3., 6. aylarda ve 1. senede kontrole çağırıyoruz. Daha sonra da yıllık takibe alıyoruz. Bu hastalarda zaman zaman ciddi vitamin, folik asit ve demir eksikliği ile karşılaşabiliyoruz. Biz rutin olarak hastalara vitamin takviyesi veriyoruz. Gururla söyleyebilirim ki ekibimizde yapılan ameliyatlarda 2 hastamızda kontrol edilebilir kanama komplikasyonu dışında herhangi bir komplikasyon ve ölüm gerçekleşmemiştir. Umarım bundan sonra da aynı çizgiyi sürdürebiliriz.”

“Obezite cerrahisi mucize değildir”

Obezite cerrahisi olan ve olacak hastalara önerilerde bulunan Odabaşı, şöyle konuştu: “Obezite cerrahisi uygun şartlarda ve ellerde yapıldığında oldukça güvenli bir ameliyattır. Komplikasyon ve ölüm oranı diğer ameliyatlarla kıyaslandığında oldukça azdır. Obezite cerrahisi mucize değildir. Hastalar bu cerrahi sonrası yeme alışkanlıklarını ve beslenme biçimlerini muhakkak değiştirmelidir. Yüksek kalorili ve özellikle gazlı içeceklerden uzak durmalıdır. Bu hastaların yaklaşık % 30 u bu duruma dikkat etmemekte ve 2-3 yıl sonra tekrar kilo almakta ve revizyon cerrahisine gitmektedir.”

Odabaşı şeker hastalığıyla ilgili konuştu

“Son zamanlarda şeker hastalığının kontrolü için metabolik cerrahi girişimleri ciddi anlamda artmakta” diyen Odabaşı, “Bu cerrahi uygulanacak hastalar Tip 2 diyabeti olan yani insülin rezervi olan hastalardır. Tip 1 hastalarda ise bu cerrahi sonuç vermez. Hangi hastanın bu cerrahiden fayda göreceği bir takım skorlama sistemleri ile değerlendirilmektedir. Hastalığın süresi, C- peptid düzeyi, VKİ ve yaş değerlendirilmektedir. Bir başka skorlama sisteminde ise yaş, Hb A1 c, İlaç veya insülin değerlendirilmektedir. Uygun hastalarda başarı oranları yüzde 90’lara ulaşmaktadır. Yine hastaların diyetlerine son derece dikkat etmesi gerekmektedir, burada amaç şeker ilaçlarının ve insülinin kesilmesini sağlamak veya miktarını azaltmak ve şeker komplikasyonlarından hastayı korumak” diye konuştu.