'Tatlı Kaçıklar' dizisiyle akıllara kazınan Buket Dereoğlu dört senedir 'Tiyatro Ak'la Kara' sahnesinde izleyiciyle buluşuyor. Tiyatro ortamını ve yeni dönem dizilerini konuştuğumuz Dereoğlu, "50 liraya, 80 liraya oyun gösteriyorlar; izliyorsun hiçbir şey yok. Biraz haddini bilmek gerek, seyirciyi aptal yerine koyuyorlar" diyor.
‘Bizimkiler’ ve ‘Tatlı Kaçıklar’ gibi belleklerden çıkmayan dizilerle tanıdığımız oyuncu Buket Dereoğlu  bir süredir Kadıköy’deki Tiyatro Ak'la Kara sahnesinde izleyici karşısına çıkıyor. Dereoğlu, ‘Arsız Oyun’ ve ‘Kelebekler Özgürdür’den sonra bu sezonun yenisi ‘3 Nokta’ ile sahnede. Buket Dereoğlu ile bir araya geldik, yeni oyunu ‘3 Nokta'dan ve kişisel tarihinden gelen bir perspektifle değerlendirdiği yerli dizilerden, tiyatro gündeminden ve 10 yaşındaki oğlundan bahsettik.

buket 45Tiyatro Ak’la Kara ile nasıl bir araya geldiniz?

Kerem Kobay ile 30 yılı aşkın bir arkadaşlığımız var. Okuldan mezun olduktan sonra farklı alanlara yöneldik. Sonra ben Moda’ya taşındım. Kerem “Bir oyun yazdım, oynar mısın?” dedi. Kabul ettim. Dört yıl önce ‘Arsız Davet’ ile Ak’la Kara Tiyatrosu’nda oynamaya başladım. ‘Kelebekler Özgürdür’ ve ‘3 Nokta’ ile devam ediyorum.

'3 Nokta’yı üç cümleyle anlatır mısınız? Siz olsanız neden izlerdiniz?

Bizim oyun saçma sapan bir oyun. Kerem çok kızıyor bana böylece deyince. Bu kelime tam anlatıyor oyunu. İki saat boyunca bir hengame içinde geçiyor. Bir yanda bir cinayet var, üçüzler birbirine karışıyor. Kapılar açılıyor, kapanıyor. Bir tarafta alkolden artık ölecek bir kadın var. Sadece gülme üzerine kurulmuş bir oyun. Bu oyunu izlerken, iki saat dertlerinizden uzaklaşırsınız. Neden izlerdim? Komedi olduğu için, tanıdık simalar olduğu için izlerdim. Biz insanların seveceği iyi işler yapıyoruz. Öbür tarafta 50 liraya, 80 liraya oyun gösteriyorlar; izliyorsun hiçbir şey yok. Biraz haddini bilmek gerek, seyirciyi aptal yerine koyuyorlar.

Seyirci kitlesi nasıl?

Ak’la Kara beş yıldır burada. Ben dört yıldır buradayım ve her seyirci her oyuna geliyor. Kemikleşmiş bir kitlesi var. Çevredeki tiyatrolara bakıyorum, oyunlarını ayda bir, iki kez oynuyor. Bizde her oyun her hafta oynuyor. Bizim salon 160 kişilik, her oyunumuzda salonun yarısından çoğu doluyor.
'3 Nokta'dan bir kare...

TİYATRODA KIRMIZI KOLTUK, SAHNE VE IŞIK OLMALI… İSTERSE ESKİ KAFALI DESİNLER

Salonunuz gerçekten güzel. Tiyatro için mekân bulmak giderek zorlaşırken...
“Sahne yok” diyenlere inanmıyorum. Sahne istenirse bulunuyor. Kadıköy’de bir sürü tiyatro açıldı. Bir kere oyuna gidelim diyorsunuz, salon gibi salon yok. "Küçücük yerlerde, demir sandalyelerde tiyatro yapıyoruz" diyorlar. Ne oluyor ya? Ben tiyatroyu tiyatro salonunda izlemek istiyorum. Kırmızı koltuk, sahne ve ışık olmalı. İsterlerse eski kafalı desinler. Önce bana o ritüeli ver, sonra ne oynarsa oynasın. Bunun adı tiyatro... Eminim alternatif iyi işler vardır. Ama ben izleyici olarak salonları tercih ediyorum.

Kentsel dönüşüm sürecinde özellikle Taksim’de kapatılan salonlar, devlet desteğinin kesildiği tiyatrolar oldu. Sizin söylediğini standartta mekân bulmak zor değil mi? İstiklal bulunduğu konum açısından değişimi gerektiriyordu, kötü bir şey tabii. Ama bence kazandığını cebine atmayıp tiyatroya yatırırsan her şeyin olur. Bizim sis makinasından tutun da teknik tüm altyapımız var. Koltuklar iki yılda bir yenileniyor. Biz oraya yatırım yapıyoruz.  Mekâna konuk gelen tiyatrolar, “Sizin salon gibisini görmedik” diyorlar.

SÜREKLİ KUYU KAZAN, KATİL ZANLISI, SAPIK KARAKTERLER YAZILIYOR

Uzun zamandır sizi ekranlarda görmüyoruz. Tiyatroya dönüşün sebepleri nelerdir?

Aslında her yıl bir dizide oynuyorum. Ama uzun süren projeler değildi. Popüler olması ya da reytingi önceliğim olmadı.  Bugün ekranlarda 80’in üstünde dizi oynuyor. Türkiye’de üç, dört yılda bir tutan dizi çıkıyor. Ben de dizi ne kadar devam ederse o kadar dahil olmuş oluyorum.

‘Bizimkiler’ dizisi 14 yılı aşkın bir zaman gösterildi. Son dönemdeki dizileri nasıl buluyorsunuz?

Teknolojinin hayatımıza getirdiği hız her şeyin hızlı olmasını, hızlı tüketilmesini sağlıyor. Diziler de buna ayak uyduruyor. Aile kavramları geriye atıldı. ‘Çiçek Taksi’ ya da ‘Kaynanalar’ gibi diziler artık kalmadı. Sürekli kuyu kazan, katil zanlısı ya da sapık karakterler yazılıyor. Bir bakıyorsun en çok reytingi entrikalı, çarpık ilişkili diziler alıyor. O zaman “Entrika mı tutuyor?” diye soruyorum. Ama ‘Bizimkiler’ dizisi hiç kavganın olmadığı, entrikaların dönmediği bir aile dizisiydi. Ve profiline baksan çocuklar da izledi, biz de izledik, annemlerin kuşağı da izledi. Simdi o diziyle bugün Anadolu’da çekilen bir diziyi karşılaştır; hem içeriğinde hem de reytinginde dağlar kadar fark var. O zaman “İzleyici bunu istiyor” diyemezsin. Sadece yapımcıların tercihi değişti, izleyici değişmiyor. Neden tercihler değişti diye düşündüğümde, ardında korkunç şeyler buluyorum.

"Asla oynamam" dediğiniz bir rol var mı?

Hayır. Öyle bir tavır içinde olmadım hiç. ‘3 Nokta’da alkolik bir kadın oynuyorum. Hayatımda hiç sarhoş olmadım... E şimdi olmadım diye oynamayacak mıyım? Ya da bazen duyuyoruz “Bununla aynı kareye girmem” diye... O da oyuncu, ben de. Niye öyle komplekslerim olsun?

İKİ HAFTADA OYUNCULUK ÖĞRENİLMEZ 

Sanatçı bir aileden geliyorsunuz. Sizin de bir oğlunuz var. O da oyuncu olmak istiyor mu?
Evet. Can oğlumun adı. 10 yaşında. Futbol oynuyor. Başlarda oyuncu olmak istedi ama ben onun sporcu olmasını istiyorum.

Oyuncu olmasını istemiyor musunuz?

Hayır. Bir tek ona karşı çıkıyorum. Bu ülkede çok zor. İstediğimiz yere gelemediğimizde kırılıyoruz, bir sürü haksızlıklara uğruyoruz. Bu psikolojik savaşlara girmesini istemiyorum. Şimdi her şey çok zor. Ben bu ülkeyi biliyorum. Bugün ki genç ya da çocuk oyuncuların geleceğini göremiyorum. Konservatuardan her yıl 50 kişi mezun oluyor. Ama biz hep aynı iki, üç kişiyi görüyoruz. Neden? Demek ki her şey ilişkilerle dönüyor.  Ben kimsenin kapısını çalmamışım, oğluma mı “Git, çal” diyeceğim? Asla! Ben onun değer göreceği yerlerde olmasını istiyorum. Bu ülke için bu tiyatro ve televizyon dünyası değil.

Yeni oyuncu adaylarına ne önerirsiniz?

Öncelikle mutlaka okulu okunmalı. Bizde her şey çabuk değişiyor. Şimdi açın YouTube kanallarını bir sürü video dönüyor. Bunların hiçbiri sanat değil. Saçma sapan bir tarz var. Oyunculuğa dair her şeyi öğrenmek lazım. Bunu öğrenebileceği yer ise okul. İki haftada oyunculuk öğrenilmez. Bir karakteri iyi oynamak demek, iyi oyuncusun demek değildir. Ayrıca okul gibi disiplinli kurslar var, onları da takip edebilirler.

  • Radikal