Gelecek Partisi Sarıyer İlçe Başkanı Erhan Vergili, Çin tarafından toplama kamplarında zorla tutulan aileleriyle görüşmek ve durumlarını öğrenmek için Sarıyer'deki Çin İstanbul Başkonsolosluğu önünde eylem yapan Uygur Türklerini ziyaret etmesinin ardından makamında konuk etti.

Aile üyelerine yıllardır ulaşamayan Uygur Türkleri, yakınlarından haber alabilmek için 9 gündür Çin İstanbul Başkonsolosluğu önündeki bekleyişini sürdürüyor. Sevdiklerinin uğradığı zulmün sona ermesi için mücadele eden Uygur Türklerine bir destek de Gelecek Partisi Sarıyer İlçe Teşkilatı'ndan geldi. Partinin ilçe binasında gerçekleşen görüşmede, Gelecek Partisi Sarıyer ilçe kurucu yönetim kurulu üyeleri ve Sarıyer Posta Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Levent Pehlivanoğlu da yer aldı.

VERGİLİ’DEN UYGUR TÜRKLERİNE DESTEK

Gelecek Partisi Sarıyer İlçe Başkanı Erhan Vergili, Tarabya'daki Çin İstanbul Başkonsolosluğu'na giderek, Uygur Türklerine destek verirken, Türkleri makamında ağırladı. Samimi bir ortamda gerçekleşen görüşmede Uygur Türklerinin haklı davalarının yanında olduklarını belirten Vergili, ailelerin sorunlarını ve taleplerini dinledi.

İLYASOĞLU’NDAN VERGİLİ’YE TEŞEKKÜR

Mirzenmet İlyasoğlu, “Öncelikle Gelecek Partisi Sarıyer İlçe Başkanı Erhan Vergili’nin Çin İstanbul Başkonsolosluğu önünde gerçekleştirdiğimiz eylemimizin 10. gününde gelip destek verdiği ve sesimiz olduğu için teşekkür ediyorum. Aynı zamanda ilçe binasına bizi davet ederek, dertlerimiz ile dertlenmek için çağırdığı için minnettarız. 2007 yılında Çin’de üniversiteyi bitirdim ve yüksek lisans yapmak için ailemle birlikte Türkiye’ye geldim. Yüksek lisans eğitimimi tamamladıktan sonra da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldum” diye konuştu.

“TÜRK VE MÜSLÜMAN DÜNYASI BU ZULME KARŞI SESSİZ”

İlyasoğlu, “2017 yılından bu yana Çin’in Doğu Türkistan’da kurmuş olduğu toplama kamplarında işkenceler yaşanıyor. Yaşına bakılmaksızın herkese feci işkenceler yapılıyor. Bazı arkadaşlarımızın annesi, babası, kardeşi, çocuğu bu kamplarda türkü eziyetler ile karşı karşıya. Birçok yakınımız da oradan vefat ederek çıkıyor. Kadınların namuslarının ayaklar altına alınmasından çocukların organlarının çalınmasına kadar her türlü eziyetler yapılıyor. Çalınan o organlar Arap ülkelerinde helal organ diye satılıyor. Tüm bunlar kayıt altına alındı. 500 bin Uygur Türkü çocuğunun toplama kampına alındığı belgelendi. Ayrıca BM raporuna göre de 2 milyon soydaşımız bu kapmalarda tutuluyor. Aslında Çin’deki gazetelerde bu kampların 2017 değil, 2014 yılından bu yana olduğunu görebiliyoruz. Fakat Çin bu yerlerin kamp olmadığını, buralarda eğitim verildiğini öne sürüyor. İlk zamanlarda bu kamplar inkar edilmişti. Ancak uydu görüntüleri ile aslında toplama kampı olduğu kanıtlandı. Bunun üzerine o yerlerin eğitim kampı olduğunu savundular. Orada ağır işkencelerin yanı sıra birçok ilacın üzerlerinde denendiğini de biliyoruz. Dolayısıyla biz aile yakınlarımızın sağlığından şüphe ediyoruz. 4 yıldır kendilerinden haber alamıyoruz. Doğu Türkistan meselesi yalnızca soydaşlarımızın meselesi değildir. Bizi en çok üzer şey Türk ve Müslüman dünyasının bu zulme karşı sessiz kalmasıdır. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz? Bu ülkede yaşamıyor muyuz? Bizim vatanımızda başka bir ülkenin konsolosluğu nasıl bu şekilde davranabiliyor? Parti ayrımı yapmaksızın tüm siyasi liderlerden yardım istiyoruz. Çünkü bu durum siyasetin de üzerinde. Daha önce camilerin yıkıldığını, ibadet etmemizin engellendiğini söylesek de bu Türk ve Müslümanlığında ötesine geçti. Çin’deki toplama kampında insanlık suçu işleniyor” ifadelerini kullandı.

“KIZ KARDEŞİMDEN HABER ALAMIYORUM”

Medine Nazımı, “Üniversiteyi Çin’in iç kesiminde tamamladım. Master yapmak için Malezya’ya gitmiştim. Orada İngilizce hazırlığı bitirdikten sonra 2009 yılındaki soykırımdan dolayı kendimizi güvende hissetmediğimiz için Türkiye’ye geldim. 3 çocuğum ile birlikte Yaklaşık 11 yıldır Türkiye’de yaşıyoruz. Benim Çin İstanbul Başkonsolosluğu önünde olmamın nedeni kız kardeşimden haber alamamam. Kendisi şuan toplama kampında mı yoksa cezaevinde mi bilmiyorum. İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu, 4 dil bilen eğitimli bir hanımefendi. Dolayısıyla Çin’in o kamplarda verdiği eğitime ihtiyacı yok. Aynı zamanda kendisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. 2017 yılının sonunda toplama kampına almış ve 2019’da serbest kalsa da Haziran 2019’da bölücülükle suçlayarak tekrar kampa aldılar. O zamandan bu yana kendisinden haber alamıyorum. Kardeşim annesine bakmak için Çin’e gitmişti. Başka herhangi bir amacı yoktu. Annem Çin’deki işkenceleri bildiği için evlat acısına dayanamadı ve hayatını kaybetmiş. Ben bunu 3 ay önce öğrendim ve son kez annemi göremedim” şeklinde konuştu.

“MUHATAP ALIP CEVAP VEREN YOK”

Nazımı, “Şuan da Türkiye ile Çin arasında ilişkiler gelişiyor. Tabi ki gelişecek. Bizim buna itirazımız yok. Fakat Çin bu ilişkilerde samimiyse kız kardeşim gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçen çok sayıda Uygur Türkünü neden toplama kampına alıyor? Ben bunun cevabını istiyorum. Kendi ülkemin toprağında Çin Başkonsolosluğu önünde 10 gündür bekliyorum. Fakat beni muhatap alıp cevap veren yok” dedi.

SARIYER POSTA GAZETESİ