AMHP Sarıyer İlçe Başkanı Erdal Çoban, birçok konuda başarılı olamadığını ve hazırlıksız geldiğini ileri sürdüğü CHP’li Belediye Başkanı Şükrü Genç’in halk üzerinde inandırıcı olamadığını söyledi.

Çoban seçim çalışmalarıyla ilgili röportaj verdiği Tuncay Dağlı’nın sorularını cevapladı. 

-2009 seçiminden bu yana MHP Sarıyer’de nasıl bir aşama kaydetti?

-2009 öncesi MHP yerelde hiç yoktu. Ne meclis üyemiz vardı ne de adayları tanıyan, bilen. Vatandaşın derdine çare olabilecek ilişkilerimiz yoktu. Ama şimdi 3 belediye meclis üyemiz var ve mahallerdeki insanlarla birebir görüşüp, sorunlarını dinliyor ve çözüm arıyoruz. Bu nedenle insanlar yerel yönetimde MHP’yi daha ön planda tutuyor ve söz sahibi olarak görüyor.

Belediye Başkanı Şükrü Genç’e nezaket ziyaretinde bulunduğumda da kendisine, ‘Bizim hiçbir arkadaşımız şahsi menfaati için kapınıza gelmez, sadece vatandaşın sorununa çözüm aramak için gelir. Bu makamda oturuyorsanız vatandaşın sorununu çözmek zorundasınız. Bu hem size hem de bize itibar kazandırır” dedim.

D“VATANDAŞ BELEDİYENİN BİR ŞEY YAPTIĞINA İNANMIYOR”

-Halkın sempatisi ve gönlünün MHP’ye kaydığını söylüyorsunuz, bu yön değiştirme CHP’li belediyenin başarısızlığından mı, AK Parti iktidarının kan kaybetmesinden mi, yoksa MHP’nin halkın sorunlarına daha fazla eğilmesinden mi kaynaklandı?

-Bunların üçü de var. Belki Şükrü Başkan Yusuf Tülün’e göre daha fazla halkın içinde, belki daha fazla seviliyor ama vatandaş belediyenin fazla bir şey yaptığına inanmıyor. Yapılanlar sadece birkaç tane prefabrik bina. Bunlar Sarıyer’e yakışıyor mu? Büyükşehir engelliyor ya da Boğaziçi İmar Kanunu engeli var deniyor ama zaten bu hizmete talip olunurken bunlar önceden bilinen şeyler, o zaman A planını uygulayamıyorsanız, B planı yapın ve uygulayın.

“SARIYER’E VERİLEN HİZMETE ENGEL OLUNMAMALI”

-Belediye Başkanı Şükrü Genç’in AK Parti’li meclis üyelerinin engel çıkarmasından yakınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

-Böyle olmaması gerekir. Hizmet Sarıyer’e yapılıyor, engellemek doğru olmaz. Ancak Ramazan ayında halk için verilecek iftarların da okul bahçelerinde düzenlenmesine izin verilmeyeceği duyumunu aldık ve hoş karşılamadık.

-AK Parti ile CHP arasındaki sürtüşmenin Sarıyer’e yansıması sizce nasıl oluyor?

-Biz hiçbir zaman AK Parti ile CHP’nin birbirleriyle olan diyaloğuna girmedik. O yapmış, bu yapmamış, sen yapacaksın, ben yapacağım diyaloğundan insanlar çok rahatsız. Ben mahalle ziyaretlerimde insanları belediye meclisi toplantılarına davet edip, izlemelerini istiyorum. ‘Gelin görün, seçtiğiniz insanlar ne yapıyor, sizlere layık mı? Oy verirken inandığınız, sizin düşüncenizde olduğunu sandığınız o siyasetçi profili bu mu? görün’ diyorum.

E“SARIYER’DE İSTİHDAM YARATACAK YATIRIM YOK”

-Belediyenin çalışmalarını eleştirirken, ‘şunu yapamadınız, şunu daha iyi yaptınız, biz şu olayı izden daha iyi yapardık’ dediğiniz oldu mu?

-Tabi ki, mutlaka oldu. Örneğin 2014 yerel seçiminde Sarıyer Belediyesi’ne talibiz ve seçimi kazandığımız takdirde bu ilçeye, burada yaşayan insanlara ne verebiliriz diye plan ve projeler hazırlıyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Ben CHP’nin bir ön çalışma yapmadan yönetime geldiğini düşünüyorum. Partiler değişiyor, başkanlar değişiyor ama Sarıyer’in kaderi değişmiyor. Çünkü yüksek pencereden bakılmıyor. Ne yapılması gerektiği bilinmiyor ve yapılmıyor. Sarıyer, Anadolu şehirleri gibi göç veren bir kent haline geldi. Sabah bakıyorsunuz binlerce insan Sarıyer’den çıkıp, İstanbul’un değişik ilçelerindeki işyerlerine gidiyor. Bu insanlar akşam da geri dönüyor. Burada istidam sağlayan iş olanağı yok. Buna bir çözüm bulmak gerek. Sarıyerli Sarıyer’de nasıl barınacak? Ticaret yok, sanayi yok, fabrika, holding merkezleri yok ama doğal değerleri var, tarihi-turistik yerleri var, bunlar değerlendirilebilir, tesisler yapılıp, turist gelmesi sağlanabilir.

-Bunu İstanbul’da bir ilçe belediyesi gerçekleştirebilir mi? Hele ki Büyükşehirle aynı partiden değilse..

“BELEDİYE BAŞKANI HALKI ARKASINA ALIRSA ENGELLERİ AŞAR”

-İlçe belediyesi projelerini yapar, ilgili yerlere sunar ve talep eder.

-Başkanlık koltuğunda MHP’li bir belediye başkanı otursaydı aynı sorunlarla karşılaşmayacak mıydı, aynı davranışlara maruz kalmayacak mıydı?

-Mutlaka kalacaktı. Ancak halkı yanına aldığı takdirde, vatandaşı arkasına aldığı takdirde her sorunu çözebilir, engelleri aşar diye düşünüyorum. Ama Sarıyer’de kangren haline gelmiş bir mülkiyet sorunu var, ortak çözüm yolları bulmak yerine biri bir yana çekiyor, diğeri bir yana çekiyor, alternatif kooperatif ve dernekler kuruluyor, bu şekilde halk ayrışıyor ve kamplara bölünüyor, bunu yapmamaları lazım. Halkı ayrıştırıcı değil de bütünleştirici davranmak gerekir. Halk yararına bir hizmet yapılacaksa ve bu da yönetici tarafından insanlara inandırıcı bir şekilde anlatılırsa hiç kimse karşı çıkmaz ve desteklenir. CHP’nin yapacağı bir yatırımı, getireceği bir çözümü AK Parti’liler engelliyorsa, CHP’li Belediye Başkanı bunu halka anlatıp, engellemeler olduğuna inandırması gerekir. AK Parti’ye oy veren bir vatandaş, kendine yapılacak bir hizmeti, kendi parti yöneticisinin, meclis üyesinin engellediğine inanırsa gereken tepkiyi verecektir. Ama bunu bir siyasi söylem olarak değil, gerçek ve somut verilerle halka anlatmak gerekir.

-Belediye Başkanı Şükrü Genç, halkı inandıramıyor mu?

-Bence inandıramıyor. Örneğin belediyenin her yıl Ramazan etkinliği düzenlediği İstinye’deki eski tersane alanın tahsis edilmesi engelleniyor ve halkın yararına kullanılmasına siyasi amaçlarla karşı çıkılıyorsa ve halk da bu kendisine anlatıldığı halde Merkezden İstinye’ye kadar yürüyüp engelleyenleri protesto etmiyorsa, bence Başkan inandırıcı olamıyor demektir.

C“İNANDIRICILIK KİŞİNİN YARATTIĞI İMAJA BAĞLI”

-AK Parti’li Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Coşgun, “İstinye’deki alanın, Ramazan etkinliği için belediyeye verilmesini engelleyeceğim’ dedi, sizce bu nasıl bir yaklaşım?

-Kötü bir yaklaşım. Bunu deşifre etmek lazım. Hem de iyi etmek lazım. Bunu insanlara inandırmak lazım. İnandırmak için de siyasi kimliğinizi bir kenara bırakmak lazım. Siyasi kimlik önde olunca insanlar inanmıyorlar.

-Bu inandırıcılık olayı parti politikasıyla mı, yoksa başkanlık koltuğunda oturanın kişiliği ya da imajıyla mı ilgili?

-Bence insanın imajıyla ilgili. Şükrü Başkan, halkın içinde yer alıyor, insanlara dokunuyor, konuşuyor, halkın sempatisini kazanıyor ama vatandaş ‘Bana ne yapıldı, bana ne hizmet verildi?’ diye de sorguluyor. Söylenenlerin gerçeğe dönüşüp dönüşmediği konusundaki gelişmeler halkın fikrini oluşturuyor, vaatler yerine getirilmemişse inanmıyor.

“HALK KENDİ SEÇTİĞİ YÖNETİCİYİ TAKİP ETMİYOR”

-Bu olayda Sarıyer halkının hiç mi suçu yok?

-Elbette var ve en büyük suçu da seçtiği kişileri, siyasetçileri ve yöneticileri takip etmemek. Belediyesini, meclis üyesini, milletvekilinin ne yaptığını takip etmiyor. Ben her belediye meclis toplantısını takip ediyorum, 4 yıldan beri gelen izleyici kesimi hep aynı, değişmiyor. Bu da halkın kendi sorununa sahip çıkmadığını, ilgisiz kaldığını gösteriyor.

-Acaba halk mülkiyet gibi hayati önemi olan sorunlar içine mi hapsedilmiş durumda, başka bir şey düşünemiyor olabilir mi?

-Evet, bu da var. Ama vatandaşta bir umutsuzluk var ‘gitsem ne olacak?’ ‘yapsam ne olacak?’ diye düşüyor. Her gelen aynı vaatte bulunmuş ama bir çözüm getirmemiş. İnsanların umudu kırılmış, yaşadığı yerle temel bağlarını kuramamış, kendini ortada kalmış hissediyor. Bu sorun da bazı siyasetçiler tarafından vaatlerle oya çevriliyor.

-Siz bu umudu verebiliyor musunuz?

-Umudu vermeye uğraşıyoruz. Çalışmalarımızla, kimseyle sürtüşmeden, siyasetin itibar kazanması için çabalıyoruz.

-Bu umudu verirken, vaatlerinizi gerçekleştirebilme düşüncesi de hakim oluyor mu, sizde?

-Bu bizde hakim oluyor. Çünkü biz milletimizi, insanlarımızı seviyoruz. Sadece bize oy verenleri, yandaşlarımızı değil tüm insanlarımızın mutlu olmasını istiyoruz. İnsanlara yaklaşımımız da bu doğrultuda oluyor. İyi günlerinde de kötü günlerinde de yanlarında oluyor, destek veriyoruz. Oy versin vermesin önemli değil, ben insanımın yanında oluyorum. Belediye Başkanı mülkiyetle ilgili toplantılar düzenledi, davet ettiler üç kez gittim ama bana bir defa söz hakkı vermedi, dördüncü kez çağırsın yine giderim. Ben oradaki insanlar için gidiyorum. Fakat Sarıyer’de çok ilginç bir durum söz konusu, bir yanda CHP, bir yanda AK Parti belli bir grubu arkasına almış, hem partiler hem yandaşları çarpışıyor, bu korkunç bir şey. Bu nedenle halkımızdan, yönetimde hiç denenmemiş olan MHP’ye Sarıyer’de hizmet yapma imkanı vermesini istiyoruz.

B“ADAYIMIZ TANINAN BİLİNEN SARIYER’İ SEVEN BİRİ”

-Belediyeye talip olduğunuza göre o koltuğa oturmasını istediğiniz adayınızı da belirlemiş olmalısınız.

-Kafamızda belli bir aday var. On, on beş gün içinde kim olduğunu açıklayacağız. Farklı bir isim. Hiç aday olmamış ve siyaseten öne çıkmamış biri adayımız olacak. Genel Merkez ve İstanbul milletvekillerimizle görüşmeler oldu, birkaç kez biraraya geldik konuştuk, şu an sadece teknik anlamda diyaloğumuz sürüyor. Kendisi de tamam derse kesinleşecek.

-Eski adaylarınızdan biri mi?

-Hayır, eski adaylarımızdan biri değil, açık söylemek gerekirse 2014’teki adayımız Sedat Özsoy değil. Yeni bir isim, herkesin tanıdığı, Sarıyer’i seven, hizmet etmeyi seven biri.. Fazla paramız olmasa da bizim yüreğimiz var, kendimizi ortaya koyduk, ‘hizmete talibiz’ dedik. Halkımızın takdirine bırakıyor ve teveccühlerine layık olacağımızın sözünü veriyoruz..

“GEZİ PARKI OLAYI PLANLANMIŞ BİR EYLEMDİ”

-Taksim Gezi Parkı olayını nasıl yorumluyorsunuz?

-Bana göre bu olay bir orta oyunuydu. Başbakan miting yapmak için kendine bir bahane oluşturdu.  Ama yaşanan eylemler unutulacak gibi bir şey değil. Orada çeşitli siyasi örgütler olsa da gerçekte gençlerin çadırlar kurup, piknik yapıp, eğlence şeklinde gerçekleştirdiği bir eylemdi. AK Parti ve DTP tarafından planlı bir şekilde yapıldı. CHP’de bir iş çıkar mı diye işin içine atladı ama umduğunu bulamadı. Eğer işin içine siyaset girmeseydi belki bu kadar büyümez, Başbakan da halkı karşısına almazdı. Halkın ve gençliğin içinde biriken tepkiyi dışa vurmasını sağlayan bir ortam yarattılar. Başbakan bundan ne kadar siyasi rant sağlamaya çalışırsa çalışsın, ne kadar hafife alırsa alsın bu hareket bastırılmış, sindirilmiş halk kitlesine büyük bir cesaret verdi ve Başbakan ve hükümetin beyninin bir kenarında her zaman bir korku olarak kalacaktır. Ülkemizde gerektiğinde sokağa çıkıp, tepki gösterecek çok insan var, unutmamak ve kabadayılık yapmamak gerek. Çözüm her zaman sandıktır.