Geçtiğimiz günlerde başlayan balık avı sezonunda sürdürülebilir balıkçılık için gerekli tedbirlerin bir an evvel alınması gerektiğini söyleyen Didem Engin, hazırladığı bir araştırma önergesi ile balıkçıların sorunlarını meclis gündemine taşıdı.

Ülkemizin deniz ve su kaynakları açısından oldukça zengin bir coğrafyaya sahip olduğunu belirten CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin, “Böyle bir doğal zenginlikle, balıkçılık ve su ürünleri üretimi açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olmamız gerekirken, ne yazık ki mevcut durum beklenenin aksidir. Kendimize özgü ekosistemimiz, zengin su kaynaklarımız ve dünyanın en önemli denizlerine kıyılarımız olmasına rağmen balıkçılarımız, emeklerinin karşılığında gereken verimi alamamaktadır” dedi.

“Açık deniz balıkçılığı desteklenmeli”

Didem Engin, “Ülkemizde 2002 yılından bugüne, su ürünleri sektöründe avcılıktan ziyade yetiştiricilik teşvik edilmiş, balıkçılar göz ardı edilerek balık çiftlikleri desteklenmiştir. Yetiştiricilikle kullanılan yemlerin çoğunlukla denizden avlanılması ise, zaten azalan balık stokunun daha da azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle açık deniz balıkçılığı desteklenmeli, yetiştiricilikte de alternatif yem geliştirme ve yeni balık türlerinin yetiştirilmesi gibi çalışmalar yürütülmelidir” dedi.

 “Su ürünleri sektörü kurumsallaştırılmalı”

Ülkemizde balıkçılık sektörü çalışmalarının Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı bir Genel Müdürlük yapılanması ile yürütüldüğünü de hatırlatan Engin, balıkçıların yıllardır ayrı bir bakanlık kurulması yönündeki taleplerini de dile getirdi. Mevcut Genel Müdürlüğe bağlı taşra teşkilatlanmasının dahi hala tamamlanmamış olması sebebiyle, taşradaki balıkçılarımızın muhatap bulmakta zorlandığını belirten Engin, su ürünleri sektörüyle ilgili bakanlıklar arasında işbirliği ve koordinasyon eksikliğinin de sektörü olumsuz etkilediğini vurguladı.

engin 1

Kaçak avcılıkla yeterli mücadele yok!

Ülkemizde balık stoğunun azalmasının önemli bir sebebinin de kaçak ve kayıt dışı avcılığın önlenememesi olduğunu söyleyen Engin, “Hükümetin kayıt dışı avcılıkla mücadelede etkin bir tutum sergileyememesi, hangi teknenin ne kadar balık tuttuğunun takip edilememesine sebep olmakta, bu da kota sorununun aşılmasını önlemektedir. Kayıtlı avcılık yapan balıkçılar düşük gelirle ayakta kalmaya çalışırken, kayıt dışı avcılık yapanlar yüksek gelirler kazanarak haksız rekabet yaratmaktadır. Denizlerimizdeki denetimlerden sorumlu kuruluş olan Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın kaçak avcılıkla mücadelede etkin denetim yapması sağlanmalı, tekne izleme kontrol noktaları sayısı artırılmalı, gerekli personel alımları bir an evvel yapılmalıdır” dedi.

Küresel ısınma tehlikesi göz ardı ediliyor

Tüm dünyanın çözüm bulmak için mücadele ettiği küresel ısınma konusunda AKP Hükümetlerinin etkin bir tutum sergilememesini de eleştiren Engin, deniz kirliliğinin önlenememesi gibi sorunların da ekosistemde ciddi bozulmalara sebep olduğunu belirtti. Balıkların Boğaz’ı duraklama bölgesi olarak kullanmaktan vazgeçmesi sebebiyle çeşitli balık türlerinin ülkemiz kara sularında ciddi bir azalma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu hatırlatan Engin, 10. Kalkınma Planı Su Ürünleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda da aşırı avlanma, çevre kirliliği ve istilacı türlerin çoğalması sebebiyle denizlerimizdeki uskumru ve kolyoz, orfoz/lahos gibi bazı türlerin tükenme noktasına geldiğinin, önceden Karadeniz ve Marmara Denizi’nde görülen kılıç ve orkinoslara artık rastlanmadığının belirtildiğini söyledi.

“Bir an evvel gerekli tedbirler alınmalı”

Didem Engin, balıkçılık sektöründeki ihmal edilmişlik görüntüsünün bir an evvel giderilerek, devletin gerek destekler ve teşvikler, gerekse su ürünlerinin denizdeki avcılığından tezgâhtaki satışına kadarki her aşamada etkin denetimlerle varlığını hissettirerek sektörü canlandırması gerektiğini vurguladı. “Ekosistemde kaybolan ya da varlığı azalan bir türün zincirleme etki ile diğer türleri de etkilediği göz önüne alındığında, ekosistemin yapısının tekrar sağlıklı bir hale getirilmesi için bir an evvel gerekli tedbirler alınmalı, sanayi, evsel ve tarımsal kirleticilerin denizlerimizi tehdit etmesinin önüne geçilmelidir” dedi.

Herkes gider Mersin’e, AKP gider tersine!

13 Ağustos 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi hakkında tebliğlerin vahametine de değinen Didem Engin, geçtiğimiz yıllarda kamuoyunun büyük duyarlılığı sonucunda asgari avlanma boyu 20 cm’e çıkarılan lüferin asgari avlanma boyunun tekrar 18 cm’e indirilmesine de tepki gösterdi. “Belirlenen bu asgari avlanma boyu ile lüferlerin üreme imkânı kısıtlanmakta, sürdürülebilir balıkçılık kavramı devlet eliyle yok edilmek istenmektedir. Ayrıca söz konusu tebliğler ile kısmi sınırlamalar olsa dahi ışıkla avlanma ve trol avcılığı gibi uygulamalara fırsat tanınmaktadır. Bu ve benzeri uygulamaların serbest bırakılması ve üreme boyundaki balıkların avlanılmasına imkân tanınması balıkçılığın sonunu getirebilecek uygulamalardır” dedi.

Küçük balıkçılar teknelerini satıyor

Hükümetin balık popülasyonunu koruma ve eko sistemin sağlıklı sürdürülebilirliği amacıyla başlattığı balıkçı teknelerinin satın alınması projesinin de balıkçılar tarafından başarısız bir girişim olarak nitelendirildiğini belirten Didem Engin, 90’lı yılların sonunda 7 binlerde olan balıkçı teknesi sayısının, 2015 yılı itibariyle, 18.602 adede yükseldiğini hatırlattı. Bu sayıyı sürdürülebilir bir seviyeye çekmek isteyen AKP Hükümeti’nin, 2012 yılında yeni bir uygulama başlatarak, denizdeki balıkçı teknelerinin sayısını azaltmayı amaçladığını, bu çerçevede ödenecek destekleme tutarının 129.1 milyon lirayı bulmasının tahmin edildiğini hatırlatan Didem Engin, “Ancak verilen desteklerin sonucunda küçük balıkçılar teknelerini satmış, büyük balıkçılar ise sektörde kalmaya devam etmiştir. AKP Hükümeti balıkçılık filosunun azalmasını hedeflerken, uyguladığı yanlış yöntemler sebebiyle verilen destekler sonuçsuz kalmıştır” dedi.

Sektör komisyonculara bağımlı hale getirildi

Balıkçıları sıkıntıya sokan bir başka sorun alanı olarak düzenli gelir kaynaklarının olmamasını belirten Didem Engin, Avrupa Birliği’nde uygulanan taban-tavan fiyat uygulamasının ülkemizde uygulanmadığını, bunun da fiyat dengesizliğine yol açtığını söyledi. Banka kredisi faizlerinin yeniden yapılandırma imkânlarının sınırlı olmasının ve faizlerin ertelenmemesinin, balıkçılarımızın finansman kaynaklarını sınırlandırdığını belirten Didem Engin, ilgili kooperatiflerin de işlevsellik anlamında yetersiz kaldığını, banka kredisi alamayan balıkçıların çoğu zaman sezon başında kabzımallarla anlaşma yoluna giderek komisyonculara bağımlı hale geldiğini vurguladı.

Devletten yeterli teşvik ve desteği göremeyen balıkçılık sektörünün hedeflenen modern seviyeye ulaşamadığını söyleyen Didem Engin, Avrupa Birliği tarafından da benzer uyarılar yapıldığını belirtti. Yapısal eylemler ve devlet desteklerindeki yetersizlik ile Ortak Balıkçılık Politikası’na uygun adımların atılması gereğinin

Modern balıkçılık tekniklerine geçilmeli

250 binden fazla kişiye istihdam sağlayan, kırsal ve yerel kalkınmaya, yoksullukla mücadeleye ve gıda güvenliğine önemli etkisi olan su ürünleri sektörünün, devletten gerekli ilgi ve uzmanlık desteği görmeden ayakta durmaya çalıştığını belirten Didem Engin, su ürünleri ve su ürünleri mühendisliği bölümü mezunlarının da bilgi ve tecrübesinden yeterince yararlanılmadığını, atamalarının gerekli sayılarda gerçekleştirilmediğini kaydetti. Mezunların iş bulamaması ve meslek kanununun olmaması sebebiyle bu bölümlere ilginin azaldığını, balıkçılık sektöründeki uzmanlaşmanın da bu nedenle sekteye uğradığını belirten Didem Engin, “Hâlbuki ülkemizin bu alanda dünyada fark yaratabilmesi için modern balıkçılık teknikleri ve sürdürülebilir balıkçılık konularında eğitim almış kalifiye uzmanların istihdam edilmesi son derece önemlidir” dedi.

Meclis'e önerge verdi

Çocuk ve yetişkin beslenmesinde önemli yeri olan su ürünlerinin 2015 yılında kişi başına düşen yıllık tüketiminin ülkemizde 6.2 kiloya indiğini belirten Didem Engin, bu oranın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verilerine göre dünya genelinde 20 kiloyu aştığını hatırlattı. Sıralanan sorun alanlarının ciddiyetle ele alınması ve gerekli çözüm yollarının uzmanlar ve sektör temsilcileri ile sektörün emek verenlerinin görüşlerine başvurularak tespit edilmesi gerektiğini belirten Didem Engin, “Balıkçılık ve su ürünleri sektörünün sürdürülebilir bir şekilde kalkınması, hem balıkçıların hem de tüketicilerin lehine olacak, vatandaşlarımızın beslenme kültürlerinde önemli bir yer tutan su ürünlerine erişimin daha uygun fiyata ve kaliteli bir şekilde olmasını da sağlayacaktır” diyerek bu konuda Meclis’te bir araştırma komisyonunun kurulması için önerge verdi.