Nigâr Ayyıldız, ‘Kendini Tanıma Sanatı’ serisinin 2. kitabını yayımladı. Kitapta anatomiden duygulara, beden dilinden siyasetçilerin vücut diline kadar birçok konu mevcut. Özellikle mülakatlarda ve iş görüşmelerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği, ne tür ve hangi renk kıyafetler seçilmesi gerektiği de kitabın önemli başlıkları arasında.

Ayyıldız’la kitabın içeriğini, beden dilinde dikkat edilmesi gereken noktaları ve bazı ipuçlarını konuştuk.

Bu kaçıncı kitabınız?

Dördüncü kitabım. II. Abdülhamid Dönemi Saray Merasimleri, Taksici ve Dürtüsellik ve Ağzından Çıkanı Kulağın Duysun isimli kitaplarım daha önce yayımlanmıştı.

Ağzından Çıkanı Kulağın Duysun isimli kitabınız diksiyon üzerineydi. Amacına ulaştı mı?

Benim açımdan ulaştı ama umuyorum ki okur da benimle aynı düşüncededir. O kitabım diksiyon, sunuculuk-spikerlik, hitabet, toplum önünde konuşurken heyecanını yenme gibi başlıklar içeriyordu. Aslında bu tür kitaplar, çalışmalar herkes için gerekli. Nihayetinde insanız ve derdimizi, mutluluğumuzu konuşarak anlatıyoruz. Bu şekilde iletişim kuruyoruz. Bunu da sağlıklı bir şekilde yapabilmek çok önemli. Neden derseniz? Amacımız kendimizi doğru ifade edebilmek, bir anlamda karşı tarafı ikna edebilmek. Ebeveynken bunu yapmak zorundayız, arkadaşken yapmak zorundayız; işverenken, liderken, çalışanken her durumda anlatmaya ve anlaşılmaya ihtiyacımız var.

İnsanlar diksiyon eğitimlerinde daha çok neye ihtiyaç duyuyor?

Aslında diksiyon kelimeleri doğru ve anlaşılabilir bir şekilde çıkarmamız için gerekli. Ama dil sadece düzgün telaffuz üzerine kurgulanmamış ki. Dil yaşayan bir varlık ve her gün yeni kelimeler duyuyor, asıl kelimelerimizi unutuyoruz. Hepimizin doğru telaffuza ihtiyacı var. Gelin görün ki telaffuzunuz iyi de olsa, ikili ilişkilerde çok başarılı da olsanız toplum önünde konuşamayabilirsiniz. Hitabet ayrı bir sanat. Toplum önünde konuşurken ikili ilişkilerden çok daha fazla tonlamaya, vurguya, beden dili işaretine ihtiyacımız oluyor. Bunların sonucunda da heyecandan ölecek gibi olan insanlar var. Düşünsenize kaç çift göz sizi izliyor? En çok ihtiyaç ‘Toplum önünde konuşurken heyecanımı nasıl yenerim?’ konusunda ortaya çıkıyor.

Son kitabınız ‘Başın Öne Eğilmesin’ beden dili üzerine bir kitap...

Evet diksiyon kitabının devamı niteliğinde aslında. Şöyle düşünün: Hepimiz bir toplum içerisinde yaşıyoruz, iletişim kurma ihtiyacı hissediyoruz. Seçtiğimiz kelimeler bizim derinliğimizi yani kişisel marka değerimizi gösteriyor insanlara. O kelimeler kadar değer biçiyoruz birbirimize. Bunun devamında ne var? Beden dili. Karşıdaki bana beden dili ile ne anlatmak istiyor, sözcüklerle konuşmuyor ama beden hareketleri bir şeyler anlatıyor. Peki benim jestlerim yani elim kolum, bacaklarımın duruşu, başımın hareketleri veya mimiklerim, göz, dudak, yüz ifadelerim ne anlatıyor karşı tarafa? İşte bunları çözmek beden dilinin incelikleri. Ardından ne gelir? Görgü kuralları. Toplum tarafından yazılı hale getirilmemiş, kanun hükmünde olmamış ama birbirimizin hayatını kolaylaştıran ve zarif kılan davranışlar. Bunun kamu hayatına geçtiğimizdeki adı da ‘protokol’. Onun kuralları bambaşka.

Kitabın ismi neden ‘Başın Öne Eğilmesin’?

Beden dili duygularla doğrudan bağlantılı. Hissetmediğiniz bir duyguyu yansıtamazsınız. Hissettiğinizi de gizleyemezsiniz. Bu konuda başarılı olanlar var elbette ama mikro ifade dediğimiz bazı işaretler var ki onları usta bir gözlemci asla kaçırmaz. Başımız üzgün olduğumuzda, kendimizi bitik, mutsuz, utangaç hissettiğimizde öne eğilir. Omuzlarımız öne doğru çöker, sırtımız kamburlaşır. Bu yardıma ihtiyacımız olduğunun göstergesidir. Hâlbuki ihtiyacımız olan ‘dik’ duruştur. Neden önemli dik durmak. Öncelikle karşı tarafa güçlü olduğumuzu gösterir. Göğüs kafesi açık olur bu duruşta, baş hafif yukarı doğrudur. Bu duruş beden dilimizle güçlü, kendinden emin anlamını yansıtmakla birlikte aslında iyi bir konuşmacı için de çok önemlidir. Çünkü ne kadar dik durursak o kadar rahat nefes alır, o kadar uzun cümleler kurabiliriz.

Neler var bu kitapta? Daha doğrusu beden dili konusu hangi alanları içeriyor?

Vücut bir bütün ama her bir organımız başka bir mesaj içerebiliyor. Onun için beden dili çalışması yaparken işaretleri bir takım halinde değerlendiriyoruz. Ama yüzümüz, gözümüz, dudaklarımız, burnumuz yani mimikler bir grup; ellerimiz, kollarımız, bacaklarımız, ayaklarımız hem ayrı ayrı hem de bütün halinde jestlerimiz olarak bir grup; başımızın duruşu, açısı, yönü ayrı bir başlık ve vücudun bir bütün halinde değerlendirilmesi de ayrı bir konu. Bunlarla birlikte beden dili dediğimiz zaman işin içerisine kıyafetler de girer.

Nerede ne kıyafet giymeliyiz, iş hayatında hangi kıyafetler giyilmez? Hangi vücut tipi hangi kesimi seçmeli?

Renkler… Hangi kıyafette hangi renk seçilmeli; erkekler hangi rengi, kadınlar hangi rengi kullanmalı; gündüz ve gece renkleri nelerdir? Mekânlar yani çalışma alanlarımız. Boyası ne renk olacak, mobilyası ne renk ve şekil olacak, eşyalar nasıl yerleştirilecek? Masanın yeri mesela.

İş görüşmelerinde, mülakatlarda beden dili kullanımı nasıl olmalı? Hangi içecekler bu görüşmeler için uygun veya değil?

Bir de sahnede olduğumuzu düşünelim. Sunum anında beden dili tamamen ayrı bir başlık. Bir de tamamlayıcılarımız aksesuarlarımız var. Bu hem kıyafet için hem de mekân kullanımları için çok önemli. Erkeklerde bıyık konusu mesela. Aslında kültürel bir aksesuardır ama öyle işaretler verir ki karşı tarafa olacak işi bile bozabilir. Bu kadar başlık yetmez mi daha ne olsun.

Bu kitabı benzerlerinden ayıran ne var?

Açıkçası her kitabım beni çok heyecanlandırır ama bu kitap farklı bir anlam taşıyor benim için. Düşünsenize önce diksiyonunuzu, kelimelerinizi düzeltiyorsunuz ardından aynanın karşısına geçip beden dilinizi inceliyorsunuz. E bu arada bayağı bayağı kendinizle tanışıyor, kendinizi tanıyorsunuz. Tam da bundan dolayı son iki kitap ‘Kendini Tanıma Serisi’ olarak hazırlandı. Bu kitapta anatomik olarak beden dili hareketlerimize nelerin sebep olduğunu göreceğiz. Sonra duygular var. Hangi duygu neye sebep oluyor? Teknolojiyi ihmal etmedik tabii. İlgili örnekler QR kodlarla yer alıyor kitapta. Videoları izleyebiliyorsunuz. Ve az önce konuştuğumuz tüm konuların ayrıntıları kitapta mevcut. Bir başlık daha var ki onu unutmayalım belki siyasete meraklı okurlarımız vardır aramızda. Kitapta ‘Siyasette Beden Dili’ diye bir başlığımız var. Siyasete ilgi duyanların okumasını öneririm bu başlığı. Çünkü siyaset demek protokol demek onun da bambaşka kuralları ve restleri var. Onu çözmek başlı başına bir konu.

Yeni bir kitap daha var mı sırada?

Bana göre bir bilgi yazıldığı anda bitmiş olmuyor. Onu zamanla mutlaka güncel verilerle, bilgilerle desteklemek, yenilemek gerekir. Onun için elbette beden dili konusunu araştırmaya devam edeceğim ama bir insanın kendini tanıma serisini iki başlıkta bitirirsek sürecimiz eksik kalır. Bunun bir de görgü ve protokol kuralları bölümü olacak ki hayatta var olma alanlarımızın sac ayağını tamamlayabilelim. Ama önce uzun zaman emek verdiğim bu kitabı sizlerle paylaşmanın hazzını yaşamak isterim tabii ki.

Son olarak okurlarımıza söylemek istediğiniz neler var?

Dik durmak zorundayız. Ne yaşarsak yaşayalım, hayat bize sosyal medyada gördüğümüz kadar mükemmel şartlar sunmuyor. Ekonomik şartlar, korona, iş hayatındaki belirsizlikler hepimizin hayatında köklü değişiklikler yapıyor. Biz tüm bunlara karşı dimdik duracağız. Beyin davranışlara inanır. Siz güçlü olduğunuzu düşünür, aynaya gülerek bakarsanız beyin bir süre sonra mutlu olduğuna inandırır kendini. O zaman başkalarını inandırmadan önce biz inanacağız. İnanırsak başarırız.