“Aniden ortaya çıkan ve zahmetsizce gelenler, birdenbire kaybolur ve sessizce giderler” ya da, “Değerli insanların gelişi sessiz olur, gidişleri ise büyük gürültü koparırmış, değersiz kişilerin ise gelişlerinde büyük gürültü çıkar, gidişlerini ise kimseler duymazmış”

Bu nedenle geldiğini belli etmek için ortalığı velveleye verip, çevrenin sükunetini bozarak, varlığını hissettirmek isteyenlere çok gülerim. Çünkü bir insan önemli bir şahsiyetse onun geldiğini zaten kendi istemese de herkes duyar ve duyurur,  değersiz biriyse de kıçını yırtsa kimsenin umurunda olmaz.

O zaman “ben geldim ahali, gelin beni görün” demenin mantığı ne? Geldinse geldin, hoş gelsin sefa getirdin. Senin gelmen beni ilgilendiriyorsa zaten yanında olurum, ilgilendirmiyorsa neden beni rahatsız ediyorsun?

Büyük adam olmak kolay değil. Büyük adamlar “ben geldim” demez, geldiğini zaten herkes görür ve bilir. Büyük değilse, görülse de görmezden gelinir.

Kişinin adam gibi adam olduğu, büyük ve değerli olduğu yaptığı işle, kişiliğiyle, insanlığıyla, bu dünyadan giderken arkasında bıraktığı güzel eser ve iyilikleriyle belli olur.

Öteki dünyada insana “ne kadar paran vardı, kaç araba sahibiydin, katların, yatların oldu mu, güzel elbiseler giydin mi, altın, gümüş taktın mı, kaç sevgilin vardı?” diye sormayacaklar, defterinde zaten yazılıdır her şey.

Böyle insanların yüzlerine bakar bakar gülerim, ağlanacak hallerinin farkında değiller diye.

Kimi makamını kullanır çalar çırpar, mazlumun hakkını, yetimin hakkını, garip gurebanın hakkını yer,  cebini doldurur, kimi kadın kız peşinde koşar, onun bunun karısını kızına sarkar, ‘çapkınlık yapıyorum’ diyerek övünür. Utanma sıkılma yoktur, ar haya kalmamıştır, ne yüzü kızarır, ne başı eğilir ahlaksız davranışlarından, dik yürür, kendini önemli sanır, içi boş odun olduğunun bile farkında olmaz.

Bazen içim burulur böyleleriyle aynı yolda yürüdüğüm zaman, utanır yön değiştiririm, karşımdan gelse selam vermemek için başımı eğerim ama üzülürüm de..

Bir bakmışsınız varlar, bir de bakmışsınız yok olmuş, unutulmuşlar, gittiklerini bile duyan olmamış. Oysaki davul zurnayla gelmişlerdi çok uzaklardan, kıyamet kopuyor sanmıştınız kuru gürültüden.. Demek ki geride bir şey bırakmamışlar… Defterleri kabarmış, yükleri ağırlaşmış, altında ezilerek kaybolmuşlar günahlarının..

Büyüklük bazen kendi benliğini yok etmekle oluyor.. Nefsinin isteklerinden arınmakla, bu dünyanın kandırmacalarından uzaklaşmakla oluyor.  Aksi takdirde geldiğinde mehter takımıyla karşılayanlar, giderken teneke bile çalmıyorlar ardından…