İstanbul Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında düzenleyecekleri festivalin ayrıntılarını ve 15 Temmuz darbe girişimi sürecinde yaşadıklarını anlattı.

Belediye olarak FETÖ'nün mağduru olduklarına dikkat çeken Genç, “Sarıyer Belediyesi ilk operasyon yapılan belediye oldu. 2011 yılında belediyeye imar yolsuzluğu iddiasıyla operasyon düzenleyen hakim ve savcılar FETÖ üyeliğinden tutuklandı. Ben o dönem AKP'lileri ‘Bu adamlara dikkat edin' diye uyardım ama dinlemediler” dedi

Sözcü gazetesine konuşan, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in açıklamaları şöyle:

16 AY DİNLEME YAPMIŞLAR

– Sarıyer Belediyesi FETÖ'yle 15 Temmuz'dan çok önce tanıştı. O dönemde neler yaşadınız?

Belediye olarak FETÖ mağduruyuz. O dönemde Türkiye'de ilk baskın yiyen belediye biziz. Niye basıldığımızı da anlamadık. İmar yolsuzluğu yapıldığını iddia ettiler ama bu mümkün değil. Kafalarında başka şeyler olanlar yaptı bunu… Sonrasında ortaya çıktı ki uydurma telefon tapelerine dayanıyor. 16 ay telefon dinlemesi yapılmış, ben de dinlenmişim. İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu her yerde “Kılıçdaroğlu Kayseri'yi bırak Sarıyer'e bak” diyordu. Kendisiyle görüşmeye gittim. Tutuklanan arkadaşlarımızı ve yolsuzluk iddialarını yineledi. Babuşcu'ya “Sizi yanlış bilgilendiriyorlar” dedim. Soruşturmayı yürütenler hakkında uyardım. Cemaat, FETÖ demedim ama “Bu adamlara dikkat edin, bunlar normal savcı gibi sorgulama yapmıyor” dedim. 2011 yılında bizi sorgulayan 2 savcı, 2 hakim, bizi denetleyen müfettişlerin tamamı toplam 10 kişi FETÖ üyeliğinden tutuklandı.

DEMOKRASİ OLGUNLAŞMADI

– Bu noktadan sonra sizce Türkiye nasıl bir yol izlemeli?

Toplum olarak sürekli söyleneni yapmanın ötesinde üretmekten çok uzak kaldık. Tüm siyasi partiler için böyle. Üretmek zorundayız. Bir musibet bin nasihatten yeğdir. Bu bir fırsat, en iyi şekilde nasıl değerlendireceğimize bakmalıyız. Demokratik kazanımları OHAL ile kaldırmamamız lazım. Bu kazanımlara kolay ulaşmadık. Bizde demokrasinin gelişmesi Batılılar gibi olmadı. Biraz beleş bulduk resmen. Bu kadar kesintiye uğramaması için 10 senede bir darbe olmaması için yeteri kadar çalışmadık. Demokrasiyi olgunlaştırmadık. Demokrasi ağacının meyvelerini toplasaydık bugün birileri kalkıp darbe yapamazdı. Siyaseti her şeyin önünde tutmak yerine yaşamın içinde yapmak zorundayız. Siyaset yaşamın içinde olmaz ana amaç olursa 15 Temmuzlardan kaçışınız da mümkün olmaz.

PARLAMENTO İŞLETİLMELİ

– Siyasetçilere ne görev düşüyor?

Siyaseten olay farklı boyutlara geldi. Parlamentonun işler hale getirilmesi gerekir. Parlamenter sistemin, Türkiye'nin temel kazanımlarının, Mustafa Kemal Atatürk'ün komutanlığında başlayan Kurtuluş Savaşı'nın yani temel değerlerin kaybedilmeden üstüne yeni şeylerin işlenmesi gerekiyor. Gezi olgusuna kinle bakmak yerine Gezi'nin analizinin yapılması öncesinin ve sonrasının iyi değerlendirilmesi gerekiyor. 15 Temmuz ve sonrasının değerlendirmesini de objektif yapmak zorundasınız. Uluslararası uyarıları da dikkate almak gerekiyor. Herkese düşman gözüyle bakmak yerine ne demek istediklerini anlamaya çalışmalıyız.

BARIŞ DEĞİL SAVAŞLAR ARTTI

– Darbe girişimi, Suriye sorunu, IŞİD ve PKK saldırılarının olduğu bir ortamda 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü kutlayacağız. Artık gelenekselleşen etkinliğinizde bu yıl barış günü nasıl kutlanacak?

Beni tek üzen barış çağrısı yaptıkça savaşlar arttı. Sadece çağrı yapmak yetmiyor, toplumdaki anlayışı da değiştirmeliyiz. Televizyonda magazin haberi gibi veriliyor bu etkinlikler. Barışın tartışıldığı programlar yapılması gerekirken savaşı konuşuyoruz. Bu yılki programımızı darbe girişimi nedeniyle değiştirmek zorunda kaldık. Bir hafta boyunca uluslararası halk dansları gösterileri yapılacaktı. 12 ülkeden 600 sanatçıya davet gönderdik. Ancak sadece 4-5 ülkeden olumlu yanıt aldık. Türkiye'de yaşanan olaylar nedeniyle ülkeler sanatçılarının gelmesine izin vermedi.

HALKIMIZ KAVGA ETMEK İSTEMİYOR

Belediye Başkanı Şükrü Genç, festivalle ilgili şunları söyledi: “Keşke savaşlar olmasa da biz 1 Eylül'de sadece barışı konuşsak. Türkiye'nin stratejik konumu Arap baharı sonrasında daha çok önem kazandı. Birlik ve beraberliğimizi artırmalıyız. Toplumun iç içe birlikte yaşıyor olması bir avantaj. Halkımız kavga etmek istemiyor. Toplum ayrıştırılmaktan çok bütünleştirilmeli…”