kargaUzun zamandır kapımı çalmayan Kelkarga bugün yine karşımdaydı. Her defasında olduğu gibi yine destursuz girdi içeri ve ‘buyur’ demeden oturup, ‘nasılsın’ diye sormadan başladı anlatmaya. Ve isim vermeden konuşup, oklarını art arda atmaya başladı, ama hep aynı kişiden söz ettiği belliydi.

Ben böyle bir adam görmedim” dedi, sözüne başlarken. “Böyle birinin, yıllardır burada, bu görevi yapması, Sarıyer adına büyük bir talihsizlik”, diyerek getirdi, sözünün arkasını. “Gökten başıma taş düşse bu kadar canım yanmazdı, onu gördüğümde yandığı kadar”, diyerek de devam etti.

“Kimden bahsediyorsun anlamadım ki?” diye, muzipçe gülümseyerek sorunca, dik dik gözüme bakıp,

Anlamamazlıktan gelme. Kimden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun. Benim saçlarım dökülmüşe, senin de sakalların ağarmış, herhalde değirmende çalışmıyorsun” diyerek, susturdu beni.

“Şükrü Genç’ten bahsediyorum kardeşim, başka kim beni bu kadar kızdırabilir ki?” diye, kendini köpüklü kahve haline sokanın adını da verdikten sonra, yüzünü biraz daha bana dönüp, pantolon paçalarını dizine doğru az çektikten sonra, gardını almış boksör gibi şişindi ve devam etti;

“Onun şuanki tek şansı kim biliyor musun?”

Sorduğu soruya yine kendisi cevap verdi;

Kemal Kılıçdaroğlu.. İyi mi yaptı, kötü mü yaptı bilmiyorum ama geçen gün yine aynı şeyi tekrarlayıp, ‘Hangi aday adayı mevcut belediye başkanları aleyhinde konuşursa üzerini çizerim’ dedi. Belki partiyi korumak için, belki iç çekişmelerin oy kaybına neden olmaması için böyle davranıyor ama bu en çok Şükrü Genç’e yaradı. Çünkü onu en iyi kendi partisi içindekiler bilir. En yakınındakiler bilir. AK Parti’lileri ya da öteki partilerden eleştiride bulunanları zaten hiç hesaba almıyor. Belediye meclisini izledim kaç kere, adamlara ‘mızıkacılar’ diyor, ‘sizin kafanız basmaz’ diyor, ‘siz anlamazsınız’ diyor, ‘kesin sesinizi, sizin burada konuşma hakkınız yok’ diyor, diyor da diyor. Onlar da buna aynı şekilde karşılık verince, işin ciddiyeti kaçıyor ve konuşulması gereken o kadar önemli konu gümbürtüye gidiyor.”

Tamam, bunları ben de biliyorum, adamlar siyaset yapıyorlar” diyecek oldum, sözümü ağzıma tıkadı,

Siyaset bu mu kardeşim. Bu millet bu kişileri bunun için mi seçti. Ben yanarım yanarım da o kadar CHP’li meclis üyesi var, birinin gıkı çıkmıyor. Yıllardan beri orada oturup duruyorlar.. Neymiş efendim parti yıpranmasınmış, parti asıl böyle yıpranıyor, haberleri yok. Aslında haberleri var da işlerine gelmiyor. Eğer birkaçı çıkıp konuşsa, zaten işin gerçek yüzü ortaya çıkacak. Kim neymiş, Sarıyer nasıl yönetiliyormuş, ya da yönetilemiyormuş anlaşılacak ama dedim ya işlerine böylesi geliyor..”

Cevap vermeden dinledim, biliyorum ki, konuşmaya kalksam hemen başka bir konuya geçecek yine Şükrü Genç diyecek. Onun için bütün yollar Roma’ya çıkıyor. Varsa yoksa Şükrü Genç.

Bu sefer de bana laf sokuşturdu,

Gazetecisin kardeşim, görmüyor musun bunları, yazsana.. İşte bak, seçime dört ay kaldı, bu adam yine mi başımızda kalacak. Ben istemiyorum arkadaş. Sarıyer bir beş yıl daha böyle bir kişiye dayanamaz. Ne gazeteci biliyor, ne siyasetçi, ne arkadaş, ne dost.. Bir sürü aday adayı var ama o ortalarda ‘benden büyük kimse yok’ havasıyla dolaşıp, adamları adam yerine koyup, ellerini bile sıkmıyor. Kimsin kardeşim sen? O koltukta senden önce de oturan vardı, senden sonra da olacak… İnsan biraz mütevazı olur... Ben istemiyorum arkadaş bu adamı. Bence Kemal Kılıçdaroğlu Sarıyer’i muaf tutsun, aday adayları çıksın ortaya, eteklerindeki taşı döksünler. Kimi kimden sakınıyorlar anlayamadım…”

Tamam, anladım” demesem daha da konuşacaktı ama susturmak zorunda kaldım. Beş kuruş verince konuşup, on kuruşa susmayan adam gibiydi.

Ama ben şahsen, Şükrü Genç’in samimiyeti konusunda bu kadar kötümser değilim, en azından elimi sıkmak için serçe parmağını uzatıyor, ya onu da yapmasa..?

Kelkarga geldiği gibi gitti.. Başka dallara konup, aynı şeyleri anlatacağından adım gibi eminim.

Başkanın bu adamdan çekeceği var..!