222Önümüzde seçim var ya, herkes pürtelaş, kimi seçilip koltuk kapma derdinde, kimi kendi adayının seçilmesini sağlayıp, menfaat peşinde.. Çoğunluk ise iyi, çalışkan biri gelsin de hizmet etsin, şehre sahip çıksın, bozulanı yapsın, eksiği tamamlasın, Sarıyer’e gözü gibi baksın düşüncesinde…

Sarıyer güzel şehir.. Sarıyer İstanbul Boğazı’nın en güzel yerinde. Sahili var, ormanı var, ağacı var, hayvanı var, deresi var, tepesi var. Yani kim ne isterse istediği her şey var.

Gezmek, görmek, dinlenmek, yerleşmek için ideal bir yer Sarıyer.. Ama bu güzel yere göz dikenler, yoksul gitsin zengin gelsin, birilerinin cebi para dolsun diye pusu da bekleyenler de var.

‘Biz bize yeteriz, ne şiş yansın ne kebap, her şey olduğu gibi kalsın’ düşüncesinde olup, etrafından dönen dolapları görmezden gelenler de az değil..

33Tüm bunların en iyi tanığı ise martılar..

Denizde onlar var, sokaklarda onlar var, çatılarda, kaldırımlarda, arabaların üzerinde hep onlar. İnsanlarla, kedilerle, köpeklerle iç içe yaşıyorlar. Bir lokma yiyecek bulduklarında sevinçten çığlık çığlığa bağırıyorlar.

Kimi köşe başındaki balıkçının önünde bekliyor, içinden gelirse önüne bir balık atsın diye, kimi sahilde turlayıp duruyor, bir ekmek parçası, bir simit fırlatan olur belki diye.. Hele hele bayat ekmekleri çuval dolusu denize döken olduğunda meydan savaşı çıkıyor…

Peki onları anlayan var mı?

Onlar neden burada yaşıyor, neden Sarıyer’in sembolü olmuşlar, yaşamaları için nasıl bir ortam gerek, doğal yapı bozulursa nereye gider, nasıl yaşarlar diye düşünen var mı?

22Sanmıyorum..

Çünkü dededen kalma miras gibi emek verilmemiş, umut bağlanmamış.. Kucağımızda bulmuşuz, istediğimiz gibi kullanırız, değerini bilmeden..

Keşke martıları da anlayabilseydik, neden çırpınıyorlar, neden çığlık çığlığalar?

Sadece seyredip dururuz, denizden bir lokma ekmek parçası kapmalarını, ya da vapurların, balıkçı teknelerinin peşinden kanat çırpmalarını…

Bir gün yapılanlara küsüp, çekip giderlerse diye hiç düşünmeyiz..

Dün eve gittiğimde bahçe kapısının üzerine konmuş üç tane kara karga gördüm, birden öfkelendim.. ‘Leş kargaları sizi’ deyip kovdum… Sabah da sahile inip uzun süre martıları izledim, kargalardan kalan öfkem geçti…

11Bu güzellikleri korumak, kollamak, sahip çıkmak gerek. Zaman zaman sahile inip martıları dinlemek, ne demek istediklerini anlamaya çalışmak gerek..

Yoksa bir gün gelir sadece kargalar kalır elimizde..

İçi boş sloganlarla, her bulunan boşluğa pankart asmakla, en iyisini ben yaparım demekle, şarkıyla türküyle, kuru kalabalıkla, sokak gezmekle bu işler olmuyor.

Göz boyamayalım, martıları da dinleyelim biraz!