ASarıyer’den Beşiktaş’a gitmek tam iki buçuk saatimi aldı.

Nerden aklıma geldi bilmiyorum eşime ‘Hadi gel sana Ortaköy’de kumpir ısmarlayayım’ dedim, demez olaydım.

Bir defa yola çıktık ya, kafaya takmışız kumpiri ya, Türküz ölsek de yolumuzdan (inadımızdan) dönmeyiz ya.. devam ettik, gıdım gıdım.

Gaza bas, frene bas, debriyaja bas, birinci vitesle, Maslak’la Zincirlikuyu arasında saatler geçti. Kafamdan hep hesap yapıyordum, ‘normalde bu kadar sürede, şu kadar yol giderdim, bu kadar benzin yaktım, bunun parasıyla kumpir yerine kendime ziyafet çekerdim’ diye..

Eşim arada bir söyleniyordu, “Ben sana Sarıyer’den çıkmayalım, sahilde bir yerde oturalım” diyerek. Haklıydı ama ben de kafama takmıştım kumpiri.. Hacıosman’da ‘dön’ dedi dönmedim, Sanayi Mahallesi’nde başka bir fikir önerdi dinlemedim, ‘Sanayi Mahallesi’nde Ramiz Köfte yiyelim, kumpir kalsın’ dedi, duymadım, ‘Levent’ten girelim’ dedi, girmedim.

İnat bu ya, İstanbul’un trafiğinin kulağını çınlata çınlata ilerliyorum santim santim.. Bir yandan da ‘Ah ulan ah!’ deyip iç çekiyorum, ‘Nerede memleketimin o yolları? Dört şeritli yolda iki yüz basıyordum da hiç gitmiyormuş gibi oluyordu araba, şu düştüğümüz hale bak.’ Bu sözlerim tabi ki eşimin gözlerini bereltip, kaşlarını çatmasına neden olurken ‘Ben, sana dedim’leri de arka arkaya sıralamasına yol açıyordu.

BTam Levent’te kenardaki karıncalarla sohbet ederek ilerliyorduk ki elinde bir kağıt mendil olan yedi sekiz yaşlarındaki bir çocuk, benim olduğum tarafın camını tıklattı, ‘Abi bir liran var mı?’ diye sordu, hiç beklemeden ‘yok’ dedim, duraksadı, zaman kaybetmeden önümüzdeki siyah cipe koştu. Eşime dönüp, ‘Hani bu çocukları çalıştırmak suçtu. Hani bu çocukları çalıştıran ailelerine ceza verilecekti?’ diye sordum. “Bu memlekette kanun çıkar ama kimse uygulamaz, boşuna hayal kurma’ diye cevap verdi.

Kilometreleri bulan araç kuyruğu durmuş, ilerlemiyordu. Çocuğu takibe başladık. Siyah cipin camına sülük gibi yapışmıştı. Az sonra aracın camı açıldı, kadın olduğunu sandığım sürücü kağıt beş lira uzattı. Çocuk sevinç içinde aldı. Teşekkür bile etmeden arkaya doğru aceleyle yürürken yanımdan geçti, ‘Parayı, babama verdim mi, bana bir şey demez artık’ diye konuşuyordu kendi kendine.

Para veren sürücüye kızmıştım. ‘Hani bu çocuklardan bir şey satın almak ya da para vermek yasaktı?’ dedim, eşim, sustu, ne söyleyeceğini biliyordum zaten.

Bu arada biraz önce beş lirayı alan çocuk önde, arkada da başka bir çocuk yanımızdan koşarak geçip, cipin yanına gittiler. Öndeki çocuk arkadaki, cipi gösterip, ‘İşte bu verdi, söyle sana da versin, hadi’ dedi ve hızla geriye doğru koştu.’

Bu sefer ikinci çocuk yapışmıştı, sülük gibi cama. Trafik ilerlemiyordu. Çocuğun yalvarıp yakarmaları, arkada olduğumuz halde bizi bile rahatsız ediyordu. Sonunda o da istediğini aldı. Cipin penceresi açıldı, kağıt beş lira uzatıldı. Çocuk parayı aldı sevinçle koştu bizden yana doğru.

CBu sefer çocuktan vazgeçip, sürücüye kızdım. ‘Böyle sorumsuz insanlar olduğu sürece, bu çocuklar bitmez. Bir de kalkmış Taksim’deki üniversiteli gençlere kızıyorlar.. Yok teröristmiş, yok marjinal örgüt üyesiymiş.. Bunlar bu yaşta böyleler, büyüyünce sen gör marjinal neymiş... Demeye kalmadı ilk çocuk bir başka çocuğu kolundan çekerek yanımızdan geçti.. Öndeki cipe doğru koşuyorlardı. Maden bulmuşlardı ya.. Cipin camını tıklattı, sürücüye yanındaki çocuğu gösterdi, yapmacıktan boynunu büktü, sahte mahcup tavırlarla, ‘abla buna da ver, başka kimse yok’ dedi.

Ben eşime, eşim bana baktı. ‘Bu kadar pişkinliğe de pes yani’ dedim.  Aslında diyecek bir şey de yoktu.. Cipin sürücüsü de salak yerine konulduğunu anlamıştı herhaldeki, uzun süre yalvarmasına rağmen üçüncü çocuğa para vermedi.

Trafik biraz rahatlayıp, araçlar hızlanınca çocuk bir iki kez geri kalıp, yeniden ayağındaki terliğini sürüyerek cipe yetiştiyse de sonunda vazgeçmek zorunda kaldı ve boynu bükük geriye doğru yürüdü.

Yol açılınca ben de gaza basıp hızlandım ama Zincirlikuyu’dan sonrası yine aynıydı. Sinyal verip sağa döndüm, Mecidiyeköy’den U dönüşü yapıp, Ulus sapağına girdim. Biraz sonra Ortaköy’deydik ama saatlerce gaza bas, debriyaja bas, frene bas derken öyle yorulmuştum ki arabadan inince topallamaya başladım..

Ama kumpiri de yedim..

Çocuk hala aklımda..!