Kart1Belediye başkanı aday adayları konuşuyor, kimi “yemem de yedirmem de” diyor, kimi “garip gurebanın hakkını, yetimin hakkını kimseye kaptırmam” diyor. Kimi projesinden, kimi yöneticilik maharetinden, kimi tecrübesinden, kimi de siyasi kariyerinden söz ediyor. Ahlakı, namusu, insanlığı, dini, imanı öne çıkaranlar, adaletten uzaklaşmayacağını, haksızlıktan ve ayrımcılıktan kaçınacağını söyleyenler de var.

Herbirinin ayrı özelliği, ayrı değerleri, ayrı kişilik ve karakteri var. Yani her dağın suyu ayrı soğuk, her tarlanın toprağı ayrı özellikte. Hepsi ‘en iyisini ben yaparım’ havalarında. ‘Bu işi benden daha iyi yapacak kimse yok’ demeye getiriyorlar. Ama pek azı başkanlık yapacağı şehirde yaşayanların ne istediğinden, nasıl biriyle yürümek istediğinden söz ediyor. ‘Bu koltuk bana yakışır’ diye düşünürken, ‘sen bu koltuğa yakışır mısın?’ diye düşünenleri görmezden, duymazdan geliyor.

Bakalım hangisi kazanacak?

Aslında kimin kazanacağından çok, Sarıyer halkının kimi tercih edeceği önemli. ‘İkisi de aynı şey değil mi? diye soracak olursanız, bana göre değil. Çünkü adayın kazanması, onu tercih edene bağlı. Yani o almayacak, halk verecek. O zaman halk oyunu kime verirse o kazanmış olacak. Halk bu adayların neyini beğeniyorsa, hangi özelliğini benimsiyorsa, hangisinin yararı olacağına inanıyorsa, hangisini kendinden buluyor, ortak noktalar görüyorsa ondan yana duracak.

Kısacası Sarıyer Belediye Başkanlığı koltuğuna Sarıyer halkının tercih ettiği kişi oturacak. Sonrasında ise bu tercih halka nasıl, ne şekilde yansır bilemeyiz. Çünkü başta dedim ya her aday adayı farklı bir yaklaşımla değişik özellikler sergiliyor ve kendini anlatıyor. Bu anlatımlar sonucu yapılan tercihler beklentileri de gösterecek.

O zaman insanlar neyi tercih etmişlerse onu alacaklar..!

İyi düşünmek gerek, adaylar karşımıza çıkıyor ve  ‘ben buyum’ diyor. Onu iyi anlamak ve algılamak gerek. Görmek istediğimiz gibi değil, olduğu gibi görmek gerek. ‘Ben böyle düşünmemiştim, ben bu tarafını görememiştim’ demenin anlamı kalmaz sonra. Biri açık açık ‘ben dürüstüm, yalana talana izin vermem’ derken, diğerinin kaşı gözü oynuyor, tek ayak üzerinde kırk yalan söylüyorsa, ikisini birbirinden iyi ayırt etmek gerek.

Hiç kimse ‘ayranım ekşi demez’, hiç kimse ‘ben iyi bir adamım ama şu kötü huylarım da var’ demez, iyisini kötüsünü, ekşisini tatlısını anlayacak olan bizleriz. Anlamazsak oy verdiğimiz kişi sonunda başımıza ekşir. İyi ölçüp, iyi biçmek gerek, sonra giydiğimiz gömlek dar, pantolon bol gelir. Boşa geçen bir beş sene daha garip gurebaya zor gelir..!