Ebeveynlerin önemli mesajlar veren Altun, "Ergenlikte sürecinde denetim uzaktan ve kontrollü olmalı." dedi

“Çocukluk döneminde bağımlılık, bilmezlik ve meraktan, ergenlik döneminde ise kimlik kazanma duygusundan ve taklitten kaynaklanır” Ergenlik gelişim ve değişim dönemidir. Ergenin davranışları ve tutumlarında akranların etkisi büyüktür. Çünkü ergen öğrenmesi gereken birçok konuyu arkadaşları sayesinde öğrenmektedir. Akran eğitimi ve bilinçlendirilmesi de büyük önem kazanmaktadır.

Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim’sözü boşuna değildir. Ebeveynlerin en çok dikkat edeceği konuların başında akran seçimi olmalıdır. Anne-babalara çocukları için diledikleri ilk şeyi sorsanız elbette ki sağlık derler. Cevaplar sonrasında başarı, maddi zenginlik, rahat bir yaşam, mutlu bir evlilik diye uzar gider. Soruyu, “Siz çocuğunuza ne verebilirsiniz?” diye sorduğunuzda, cevap yine elbette ki, “Canımı bile veririm” diye başlar ve sonrasında yine ellerinden gelen her şeyi vereceklerine dair cevaplarla devam eder. Ancak bu cevaplarda, çoğu zaman, “sağlıklı bir kişilik” sözleri ilk sıralarda yer vermez.

Çocuklara verilecek iyi bir eğitim, onları herhangi bir maddeye bağımlı hale gelmekten koruyabilir. Uzmanlar, “Bağımlılık, çocukluk döneminde bilmemekten ve meraktan, ergenlik döneminde ise kimlik kazanma duygusundan ve taklitten kaynaklanır” diyerek eğitimin önemine dikkat çekiyor.

Çocuklara verilecek iyi bir eğitim, onları herhangi bir maddeye bağımlı hale gelmekten koruyabilir. Madde bağımlılığının büyük ölçüde çocukluk ve gençlik döneminde ortaya çıktığına dikkati çeken Prof. Dr. Hasan Bacanlı, bu yaş grubu üzerinde daha yoğun tedbirlerin alınmasını gerektirdiğine dikkat çekiyor.

Prof. Dr. Bacanlı, 18 yaşını bitirinceye kadar çocukların eğitim sistemi içinde olmasından dolayı tedbirlerin eğitim kurumu tarafından alınması gerekliliğini vurguluyor.

“Çocukluk döneminde bağımlılık, bilmezlik ve meraktan, ergenlik döneminde ise kimlik kazanma duygusundan ve taklitten kaynaklanır” diyen Prof. Bacanlı, çocukluk döneminde verilmesi gereken eğitimi şöyle anlatıyor: “Çocukluk, neyin gerçekten iyi, neyin gerçekten zararlı olduğunun ayırt edilemediği bir dönem. Dolayısıyla çocukluk dönemine yönelik önleyici etkinliklerin daha çok bilgilendirici düzeyde olması yeterli. Hatta bilgilendirmenin çocuklarda merak duygusuna yol açmamasına özen gösterilmeli ve onlara kötü örnekleri uygun bir şekilde belirterek merakının giderilmesi sağlanmalı.”  Ergenlerin toplumsal sınırları zorlarken bu sınırları zorlayan medyatik isimleri, çevrelerinde rol model aldıkları kişileri taklit ettiğini belirten Prof. Dr. Bacanlı, şu bilgileri veriyor:

“Gençler bu yolla kimlik kazanmaya çalışırlar. Dolayısıyla, ergenin bağımlılık ile ilgili tehlikeli suları, genellikle özdeşleştiği kişi veya gruplardır. Bu konuda okul çevresi öğrencilere karşılaştıracak davranış standartları sunuyor. Öğretmenlerinin kendileriyle ilgilendiklerinin farkında ve bilincinde olan öğrencilerin sigara içmesi, uyuşturucu kullanması, alkol alması veya sağlığı tehdit eden diğer davranışlarda bulunması çok daha düşük bir ihtimaldir. “

Özellikle ergenlik döneminde başlayan madde bağımlılığında gençleri bu alışkanlıklardan koruyacak olanların ebeveynleri olduğunu ifade eden Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Azize Nilgün Canel ise, ebeveynin en önemli görevlerinden birinin, çocukların sorumluluk duygusu kazanmalarını sağlamak ve kendilerini zarar verici davranışlardan korumayı öğrenmelerini desteklemek olduğunu belirtiyor ve ekliyor; ”Ailelerin bir diğer görevi de, çocuklarının doğru arkadaş seçmelerine yardımcı olmaktır.” Çocuklarını doğru bir iletişim kurarak eğiten anne-babaların, madde bağımlılığı tehlikesine karşı çocuklarını korumak için de nasıl bir yol izlemesi gerektiğini Yrd. Doç. Dr. Azize Nilgün Canel akran bakısına dikkat çekerek şöyle anlatıyor:

“Akran baskısı, çocuğun yaşıtları ya da içinde bulunduğu grup tarafından bir şeyi yapmaya zorlanması ya da cesaretlendirilmesidir. Bu tip baskılar en fazla ilköğretimin ikinci kademesinde ve orta öğretimde ortaya çıkar. Akran baskısı ile başa çıkabilmek çocuğunuza ‘hayır’ demeyi öğretin. Herhangi bir gruptan baskı gördüğünde veya istemediği bir davranışı yapmaya zorlandığında, bunu sizinle veya öğretmenleriyle paylaşabileceği konusunda ona cesaret kazandırın. Çocuğunuza kısa ve uzun vadeli hedefler koyun. Yanlışa hayır diyerek güçlü olabileceğini, esas güçlü ve erdemli davranışın bu olduğunu öğretin.”

Yaşamın farklı dönemlerinde çocuk ya da gençlerin başarması gereken görevler yaşam becerilerini ifade ediyor. Yaşam becerilerini erken yaşta kazanan çocuklar hayata daha hazır hale geliyor, zorluklarla daha kolay mücadele edebiliyorlar.

İstanbul Üniversitesi Psikolojik Rehberlik ve Danışmanlık Anabilim Dalı eğitmenlerinden Doç. Dr. Esra İşmen Gazioğlu, yaşam becerilerinin önemine dikkat çekiyor ve erken çocukluk döneminden itibaren bu becerilerin kazandırılmasının çocuğu hayata daha iyi hazırladığını belirtiyor. Ailelerin, çocuklara zorluklarla baş edebilmesi için yol göstermesi ve bunu başaracağına olan inancını ifade etmesi gerektiğini vurgulayan Gazioğlu, ”Bunun için çocuğa yaşam becerilerini öğretmek, model olmak ve sorumluluklar almasını sağlamak gerekir” diyor.

“Ergenlik dönemlinde denetim uzaktan ve kontrollü olmalı” Klinik Psikolog Nurgül Yılmaz, konuya ilişkin: ‘Çocuklar, ergenliğe geçiş sürecinde, fiziksel özelliklerinden, giyim-kuşam tercihlerine, yeme alışkanlıklarından, arkadaş seçeneklerine kadar birçok konuda farklılıklar sergilerler. Ebeveynlerin, bu değişim döneminde çocukları üzerindeki denetimlerini uzaktan yapmaları gerektiğini belirten Yılmaz, anne-babaları baskı yapmamaları konusunda uyararak şu önerilerde bulunuyor:

“Anne ve babasının kendisini dinlediğini gören çocuk, değer verildiğini, kabul edildiğini, buna bağlı olarak da sevildiğini düşünür. Bunların beraberinde duygularını ifade etme imkânı bulduğu için “anlaşıldım” duygusunu yaşar. Bu durum, çocuklarda hem benlik saygısının artmasını, hem de kendisini dinleyen kişiye yakınlık duymasını sağlar. Sağlıklı mesaj akışı, çocuğun ailesiyle bağını güçlendirir. Çocuğun kendini boşlukta hissetmesini önler ve bağımlılık gibi tehlikelere karşı güçlü olmasını sağlar.”

Klinik Psikolog Yılmaz, etkisi düşünülmeden söylenen bir cümlenin, çocuklar üzerinde büyük bir travma ortaya çıkartabileceği konusunda aileleri uyarıyor. Sıklıkla “kalk, yüzünü yıka, sütünü bitir, ödevini yap” gibi emir cümleleri kullanmak, “ödevini bitiremezsen televizyonu unut, terliksiz dolaşırsan hastalanırsın” tarzı gözdağı veren konuşma biçimleri, “senin yerinde olsam plan yaparak çalışırdım, bak sana bir öneri vereyim” gibi istenmeden verilen öğütler, anne-babaya bağımlı çocuklar oluşturuyor. Bunların yanı sıra, sıklıkla yargılamanın ve eleştirmenin çocuklarda yetersizlik hissi uyandırabileceğinin altını çizen Yılmaz, tam tersi çocuğu sürekli övmenin de kaygı oluşturabileceğini, çocuğun kendisine yapılan değerlendirmeleri gerçekçi bulmayacağını söylüyor. Bu nedenle samimi ve sürekli iletişim ile aile bağlarının güçlendirilmesinin ve çocukla güvene ve sevgiye dayalı bir bağ kurulmasının, onu ergenlikte ortaya çıkabilecek sorunlardan korumada en büyük etken olduğunu belirtiyor.’